Ona bir şey olmuş olabilir.
- Something might have happened to her.
Dün Bob'a bir şey olmuş olmalı.
- Something must have happened to Bob yesterday.
O, meydana gelmek zorunda değildi.
- That didn't have to happen.
Tom insanın içine işleyen bir şey olmak üzere olduğu hissini atlatamadı.
- Tom couldn't shake the feeling that something profound was about to happen.
Bir şey olmak üzere olduğunu hissetti.
- He felt that something was about to happen.
Bizim güneşimizin yaklaşık beş milyar yıl içinde enerjisi tükenecektir. Bu olduğunda herhangi biri etraftaysa, onlar dünyayı terk edip yeni bir gezegen bulmak zorunda kalacaklar.
- Our sun will run out of energy in about five billion years. If anyone is around when it happens, they’ll have to leave Earth and find a new planet.
Tom'a ne olduğunu bulmak zorundasın.
- You've got to find out what happened to Tom.
Dün buraya koyduğum kitaba ne oldu?
- What happened to the book I put here yesterday?
Ne olduğunu biliyor musun?
- Do you know what happened?
Take an umbrella in case it happens to rain.
Unexpectedly, in a nook close by the farmhouse, he happened upon a spot where the vintage had actually commenced.
... Generations of students learned that demand had a great deal to do with what happened ...
... ROMNEY: All right. And it is – OBAMA: Here's what happened. You had a whole ...