Tom's father is in jail.
- Tom'un babası hapishanededir.
Tom hopes Mary doesn't end up in jail.
- Tom Mary'nin sonuna kadar hapiste kalmamasını umuyor.
Tom learnt that he was the only convict sentenced to life imprisonment in that prison.
- Tom o hapishanede ömür boyu hapse mahkum tek hükümlü olduğunu öğrendi.
Such an offence is punished by a fine and/or imprisonment.
- Böyle bir suç ceza ve / veya hapis ile cezalandırılır.
By the time you get out of prison, she'll have been married.
- Sen hapishaneden çıkıncaya kadar o evlenmiş olacak.
I waited for you to get out of prison.
- Hapishaneden çıkmanı bekledim.
Three were sentenced to life in prison.
- Üçü hapishanede ömür boyu hapse mahkûm edildi.
Tom was sentenced to five days in jail and a year on probation for drunken driving.
- Tom alkollü araba kullanmaktan beş gün hapis ve bir yıl göz hapsine mahkûm edildi.
A prisoner escaped from the prison.
- Tutuklu hapishaneden kaçtı.
In the U.S., there are more prisoners than there is jail space for them. So the prisons are overcrowded.
- Amerika'da hapishanede mahkumlar için ayrılan yer mahkumlara yeterli değildir.Bu yüzden hapishaneler çok kalabalıktır.
Mary was wrongly imprisoned for nearly 10 years.
- Mary neredeyse 10 yıl haksız yere hapis cezasına çarptırılmıştı.
Tom was imprisoned for life at a state penitentiary.
- Tom'a bir devlet cezaevinde ömür boyu hapis cezası verildi.
Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison.
- Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
He was in prison on a charge of robbery.
- Soygun suçlamasıyla hapisteydi.
Confinement can drive you insane.
- Hapis birini çıldırtabilir.