The international situation is becoming grave.
- Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
Tom often uses humor to defuse tense situations.
- Tom genellikle gergin durumları etkisiz hale getirmek için mizah kullanır.
Tom's condition is still critical.
- Tom'un durum hâlâ kritik.
Tom is still in critical condition.
- Tom hâlâ kritik durumda.
He is still standing.
- Halen ayakta duruyor.
The job offer still stands.
- İş teklifi hâlâ duruyor.
People in the United States speak English.
- Birleşik Devletler halkı İngilizce konuşur.
The American Government declared a state of emergency.
- Amerikan hükümeti olağanüstü hal ilan etti.
The deep layers of the ocean is still almost unexplored.
- Okyanusun derin katmanları hâlâ neredeyse keşfedilmemiş.
Layla became irresistible.
- Leyla karşı konulmaz hale geldi.
The storm will make it impossible for the ship to leave port.
- Fırtına geminin limandan ayrılmasını imkansız hale getirdi.
This portion of the library is off-limits to the public.
- Kütüphanenin bu bölümü halka açık değil.
I'm still waiting for my order.
- Hâlâ siparişimi bekliyorum.
Japanese people exchange gifts in order to express their feelings.
- Japon halkı duygularını ifade etmek için hediyeleri takas eder.
She was in a bad temper.
- O, kötü bir ruh hali içindeydi.
Tom has a bad temper.
- Tom'un kötü bir ruh hali var.
My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
- Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
In that case, I think you should come in today.
- O halde, ben sizin bugün gelmeniz gerektiğini düşünüyorum.
The red lamp lights up in case of danger.
- Kırmızı lamba tehlike halinde yanar.
There's still no end in sight.
- Görünürde hâlâ bir son yok.
Our peoples have more in common than can be seen at first sight.
- Bizim halkların ilk bakışta görülebilenden daha çok ortak yönleri var.
Fighting won't settle anything.
- Döğüş hiçbir şeyi halletmez.
The dispute was finally settled.
- Tartışma sonunda halledildi.
It's worth trying at all events.
- Her halükarda denemeye değer.
The event still remains vivid in my memory.
- Olay belleğimde hâlâ canlı duruyor.
From the look on his face, he is in a bad mood now.
- Görünüşe göre o şimdi kötü bir ruh hali içinde.
The girl lifted her face, still wet with tears.
- Kız, göz yaşlarıyla hâlâ ıslak yüzünü kaldırdı.
After her sickness, she's only a shadow of her former self.
- O, hastalığından sonra, eski halinin sadece bir gölgesidir.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
He was in a bad mood, which was rare for him.
- O kötü bir ruh hali içinde, bu onun için nadirdi.
She is in a bad mood.
- O kötü bir ruh hali içinde.
I still can't figure out how it happened.
- Onun nasıl olduğunu hâlâ anlayamıyorum.
Tom doesn't have it all figured out yet.
- Tom henüz onun hepsini hallettirmiyor.
We still haven't found the solution.
- Hâlâ çözümü bulmadık.
The size of the carpet is 120 by 160 centimeters.
- Halının büyüklüğü 120'ye 160 santimetredir.
Tom can still wear the same size jeans he did when he was twenty years old.
- Tom yirmi yaşındayken giydiği aynı beden pantolonu hâlâ giyebiliyor.
I prithee, good Prince Hal, help me to my horse, good king's son.