The girl answered: Yes, auntie, I'll eat them both.
- Kız cevap verdi: Evet halacığım ikisini yiyeceğim.
She was named Elizabeth after her aunt.
- Elizabeth'e halasının adı verildi.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
- O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
Hello? Are you still here?
- Merhaba? Hâlâ burada mısın?
If it hadn't been for you, he would still be alive.
- Sen olmasaydın, o hâlâ hayatta olacaktı.
Hello? Are you still here?
- Merhaba? Hâlâ burada mısın?
This medicine is not sold yet in pharmacies.
- Bu ilaç eczanelerde hâlâ satılmamaktadır.
As far as I know, she has not yet married.
- Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
The girl answered: Yes, auntie, I'll eat them both.
- Kız cevap verdi: Evet halacığım ikisini yiyeceğim.
Babanın kız kardeşine hala denir.
- Babanın bacısına hala denir.