The woman who he thought was his aunt was a stranger.
- Halası olduğunu düşündüğü kadın bir yabancıydı.
She was named Elizabeth after her aunt.
- Elizabeth'e halasının adı verildi.
Thousands of people lost their lives in the Bhopal Gas Tragedy, and even today hundreds of thousands of people still suffer from the ill-effects of the poisonous gas.
- Binlerce insan Bhopal Gaz Trajedisi'nde hayatlarını kaybetti ve bugün bile yüzlerce, hatta binlerce insan hâlâ zehirli gazın kötü etkilerinden muzdariptir.
Hello? Are you still here?
- Merhaba? Hâlâ burada mısın?
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
The event is still fresh in our memory.
- Olay anımızda hâlâ tazedir.
As far as I know, she has not yet married.
- Bildiğim kadarıyla, o hâlâ bekâr.
This medicine is not sold yet in pharmacies.
- Bu ilaç eczanelerde hâlâ satılmamaktadır.
The girl answered: Yes, auntie, I'll eat them both.
- Kız cevap verdi: Evet halacığım ikisini yiyeceğim.
Babanın kız kardeşine hala denir.
- Babanın bacısına hala denir.