We must prevent rapid population growth.
- Hızlı nüfus artışını önlemeliyiz.
She tends to speak rapidly.
- O, hızlı konuşmaya eğilimlidir.
One of the hunters was shot and had to be taken to hospital, where he is now making a speedy recovery.
- Avcılardan biri vuruldu ve hastaneye götürülmek zorunda kaldı ve şimdi hızlı bir iyileşme gösteriyor.
He made a speedy recovery.
- O hızlı bir iyileşme yaptı.
He's quick with his hands.
- O, elleriyle hızlıdır.
My elder brother finished his homework very quickly.
- Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
Who runs faster, Ken or Tony?
- Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
Do not speak so fast, please.
- Lütfen çok hızlı konuşma.
Time goes very swiftly.
- Zaman çok hızlı geçer.
The spider responds with a swift attack.
- Örümcek hızlı bir saldırı ile cevap verir.
They used a high-speed camera.
- Onlar yüksek hızlı bir kamera kullandılar.
After a long high-speed chase, the police officer shot and killed Tom.
- Uzun süren hızlı bir kovalamacadan sonra polis memuru, Tom'u vurup öldürdü.
He ignored the speed limit and drove very fast.
- Hız sınırını görmezden geldi ve çok hızlı sürdü.
Even though the speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
- Hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
- Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
My elder brother finished his homework very quickly.
- Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
What's the quickest way to deal with this problem?
- Bu sorunla ilgilenmenin en hızlı yolu nedir?
We took the quickest route.
- En hızlı rotayı aldık.
I am the fastest runner.
- Ben en hızlı koşucuyum.
Who can run fastest in your class?
- Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?
This was a hasty translation.
- Bu hızlı bir çeviriydi.
Propellers are not used on high speed aircraft.
- Pervaneler, yüksek hızlı uçaklarda kullanılmaz.
High speed trains are common in Europe.
- Yüksek hızlı trenler Avrupa'da yaygındır.
The express train went by so fast we hardly saw it.
- Ekspres tren o kadar hızlı geçti ki onu zorlukla gördük.
This is an express train. It won't make many stops.
- Bu hızlı bir tren. Çok durakta durmaz.
Tom currently holds the school record for the 100 yard dash.
- Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.
I must dash or I'll be late.
- Hızlı koşmalıyım yoksa geç kalacağım.