She tends to speak rapidly.
- O, hızlı konuşmaya eğilimlidir.
We must prevent rapid population growth.
- Hızlı nüfus artışını önlemeliyiz.
I hope you have a speedy recovery.
- Umarım hızlı bir iyileşmen var.
I wish Tom a full and speedy recovery.
- Tom için tam ve hızlı bir iyileşme dilerim.
My elder brother finished his homework very quickly.
- Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
He's quick with his hands.
- O, elleriyle hızlıdır.
Who runs faster, Ken or Tony?
- Kim daha hızlı koşar, Ken mi Tony mi?
I can't run as fast as you.
- Senin kadar hızlı koşamam.
The swallow is swift in flight.
- Kırlangıç uçuşta hızlıdır.
Tatoeba: Where attention to detail is sacred, and punishment is swift.
- Tatoeba: Detaylara dikkatin kutsal olduğu yerde ceza hızlıdır.
They used a high-speed camera.
- Onlar yüksek hızlı bir kamera kullandılar.
Take a high-speed train for a long trip.
- Uzun bir yolculuk için yüksek hızlı bir trene binin.
Even though the posted speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
- Belirtilen hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
Even though the speed limit was 55 miles per hour, Tom was driving much faster.
- Hız limiti saatte 55 mil olmasına rağmen Tom çok daha hızlı sürüyordu.
My elder brother finished his homework very quickly.
- Ağabeyim çok hızlı bir şekilde ev ödevini bitirdi.
The Senate acted quickly to approve the treaty with Britain.
- İngiltere ile anlaşmayı onaylamak için Senato hızlı davrandı.
We took the quickest route.
- En hızlı rotayı aldık.
The quickest means of travel is by plane.
- En hızlı seyahat aracı uçaktır.
Mike runs fastest in his class.
- Mike, kendi sınıfında en hızlı koşar.
Who can run fastest in your class?
- Senin sınıfında en hızlı kim koşabilir?
This was a hasty translation.
- Bu hızlı bir çeviriydi.
Propellers are not used on high speed aircraft.
- Pervaneler, yüksek hızlı uçaklarda kullanılmaz.
This is a high speed train.
- Bu, yüksek hızlı bir tren.
This is an express train. It won't make many stops.
- Bu hızlı bir tren. Çok durakta durmaz.
The express train went by so fast we hardly saw it.
- Ekspres tren o kadar hızlı geçti ki onu zorlukla gördük.
Tom currently holds the school record for the 100 yard dash.
- Tom şu anda 100 yarda hızlı koşmada okul rekorunu elinde tutuyor.
I must dash or I'll be late.
- Hızlı koşmalıyım yoksa geç kalacağım.