Sami was convicted of murder and sentenced to death.
- Sami cinayetten hüküm giydi ve ölüm cezasına çarptırıldı.
The mandatory minimum sentence is 10 years.
- Zorunlu asgari hüküm on yıldır.
A verdict and a sentence are different things.
- Yargı ve hüküm farklı şeylerdir.
The verdict is something only a jury can decide.
- Hüküm sadece jüri tarafından karar verilebilen bir şeydir.
His speech was an effective apology for the Government's policies.
- Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
The government imposed a new tax on farmers.
- Hükümet çiftçilere yeni vergi koydu.
Only about 15 per cent of people with autism are in the workforce, mainly because people are so judgemental about them.
- Otistik insanların yalnızca yaklaşık yüzde 15'i işgücündedir, başlıca nedeni insanların onlar hakkındaki büyük peşin hükümleridir.
His speech was an effective apology for the Government's policies.
- Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
Thinking is difficult, and therefore many people only pass judgment.
- Düşünmek zordur ve bu yüzden birçok insan sadece hüküm verir.
Don't pass judgment too quickly.
- Çok hızlı hüküm vermeyin.
My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
- Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
Don't jump to any conclusions.
- Anlamadan hüküm verme.
I'm sorry I jumped to conclusions.
- Üzgünüm anlamadan hüküm verdim.
The Japanese government made an important decision.
- Japon hükümeti önemli bir karar verdi.
There's growing anger over the government's decision.
- Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
The czar was the ruler of Russia.
- Çar, Rusya'nın hükümdarıydı.
As for the Emperor, he is the ruler of the world. As for the barbarians, they are the servants of the world.
- İmparatora gelince, o dünyanın hükümdarıdır. Barbarlara gelince, onlar dünyanın uşaklarıdır.
I know some powerful people in the government.
- Hükümette bazı güçlü insanlar tanıyorum.
Some people think the government has way too much power.
- Bazı insanlar hükümetin oldukça çok fazla gücünün olduğunu düşünüyor.