Bu haberi duymak onu mutlu etti.
- Diese Nachricht zu hören machte sie glücklich.
Çoğu insan, sadece kendi gerçeklerini duymak ister.
- Die meisten Leute wollen nur ihre eigene Wahrheit hören.
Öğretmenin dediğini dinleyin.
- Hören Sie zu, was der Lehrer sagt.
Linda müzik dinlemek için parka gitti.
- Linda went to the park to listen to music.
Linda müzik dinlemek için parka gitti.
- Linda went to the park to listen to the music.
Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
- I listened, but I didn't hear anything.
Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
- No one wants to listen to my opinions.
Bütün eski kız arkadaşlarından haberdar olmak istemiyorum.
- I don't want to hear about all your ex-girlfriends.
Bu konudan haberdar olmak istiyorum.
- I want to hear about it.
Haberi duymak istedi.
- He wanted to hear about the news.
Geçen yaz ne yaptığımı duymak ister misin?
- Would you like to hear about what I did last summer?
Baylar bayanlar, görüşüme kulak vermenizi istiyorum.
- Ladies and gentlemen, I would like you to listen to my opinion.
O, öğretmene hiç kulak vermez.
- He never listens to the teacher.
Radyo dinlemek hoşuma gidiyor.
- I like listening to the radio.
Radyo dinlemek ister misin?
- Do you want to listen to the radio?
Çocuklar masal dinlemeyi sever.
- The children love listening to stories.
Konuştum ama hiç kimse beni dinlemedi.
- I did speak, but no one listened to me.
He wouldn't listen to my advice.
- Er wollte nicht auf meinen Rat hören.
My hobby is to listen to music.
- Mein Hobby ist Musik hören.
I don't want to hear about it.
- Ich will nichts darüber hören.
Would you like to hear about what I did last summer?
- Möchtest du hören, was ich im letzten Sommer getan habe?