Bu bir hükümet sorunu değil.
- It's not a governmental question.
Hükümet temel değişiklikler yapmalı.
- The government must make fundamental changes.
Hükümet sivil ilişkilerden zarar görüyor.
- A government suffers from civil affairs.
Ben bir devlet işçisiyim.
- I'm a government worker.
Şirketin Başkanı Devlet Bakanına rüşvet verdi.
- The president of the company bribed the government minister.
Belediye idaresinin pek çok bürosu belediye binasındadır.
- Many offices of the municipal government are in the town hall.
Onun konuşması Hükümetin politikalarıyla ilgili etkili bir özürdü.
- His speech was an effective apology for the Government's policies.
İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.
- The labor unions had been threatening the government with a general strike.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.
- Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.
Şehir yönetimindeki yozlaşmayı ortaya çıkardı.
- He exposed corruption in the city government.