Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Gerçekten güzel bir tadı var.
- This sure tastes good!
İyi akşamlar, nasılsın?
- Good evening, how are you?
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
Onlar iyi konut alamadı.
- They could not get good housing.
Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.
- Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Onun Mahjong'da çok iyi olduğunu duydum.
- I hear he is good at mahjong.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım
- If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
Tom ve Mary çıkıyorlar mı? Hayır, sadece iyi arkadaşlar.
- Are Tom and Mary dating? No, they're just good friends.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
O, tasarruflarını yararlı şeylere yatırdı.
- He put her savings to good use.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
- The company manufactures a variety of paper goods.
Haydi, Spot. Yuvarlan. Aferin oğluma!
- Come on, Spot. Roll over. That's a good boy!
Aferin böyle devam et, Tom.
- Keep up the good work, Tom.
Tom sağlıklı gibi görünüyor.
- Tom seems to be in good health.
O, birkaç yıldır sağlıklı değil.
- He has not been in good health for some years.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She is a very good teacher.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
İthalat malları yüksek vergilere tabidir.
- Import goods are subject to high taxes.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
İyi bir iş başardın. Senin için şapkamı çıkarmak istiyorum.
- You have done a good job. I'll take my hat off to you.
İyi iş çıkarıyorsun, aynen devam!
- Keep up the good work!
Hastanedeki tatsız deneyimleri telafi etmek için, Tom onun için faydalı olandan biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Sigara içmek çok zarar verir ama hiç fayda vermez.
- Smoking does much harm but no good.
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.
- I can't understand why they're such good friends. They have hardly anything in common.
Polis, neredeyse bir aydır çalınan eşyaları arıyor.
- The police have been searching for the stolen goods for almost a month.
Taze meyve, sağlığın için yararlıdır.
- Fresh fruit is good for your health.
Güzel yemek pişirmenin püf noktası, kaliteli ve taze malzemeler kullanmaktır.
- The key to cooking good food is using high-quality, fresh ingredients.
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
- The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
O bana bir iyilik yaptı.
- He did me a good turn.
Bilimsel bilginin her artışıyla insanın kötülük için gücü iyilik için gücü gibi aynı oranda artırılır.
- With every increase of scientific knowledge, man's power for evil is increased in the same proportion as his power for good.
Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
- No one gave him a good chance.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
O, fon sağlamada iyidir.
- He's good at fund raising.
Endişelenme. Eminim, Tom'un henüz burada olmamasının sağlam bir nedeni var.
- Don't worry. I'm sure there's a good reason why Tom isn't here yet.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
- To be successful, you have to establish a good plan.
Eğer başarılı olacaksan iyi bir başlangıç yapmalısın.
- If you are to succeed, you must make a good start.
Bunu güvenilir kaynaklardan öğrendik.
- I got this on good authority.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Bütün ailemin sağlığı yerinde.
- My family are all in good health.
Bugün patronun keyfi yerinde mi?
- Is the boss in a good mood today?
Tom bir iyilikseverdi.
- Tom was a good Samaritan.
Tam o sırada aklıma iyi bir fikir geldi.
- A good idea occurred to me just then.
Ted saatleri tamir etmede iyidir.
- Ted is good at fixing watches.
İyi bir koltuk almak amacıyla tiyatroya oldukça erken gittim.
- I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
Tom yemek pişirmede oldukça iyidir.
- Tom is quite good at cooking.
Bugün Pekin'de hava çok iyi.
- The air is very good in Beijing today.
Peki, biri iyi olmak zorunda.
- Well someone has to be good.
Tom'un iyi bir öğretmen olacağına eminim.
- I bet Tom would be a good teacher.
Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.
- I'm not sure if that's a good idea.
Onun büyükbabası ona Tom, sen hiçbir işe yaramazsın derdi.
- His grandfather used to say to him: Tom, you're good for nothing.
Bu alet hiçbir şeye yaramaz.
- This tool is good for nothing.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
You got married? Good for you!.
Eating fruit is good for you.
He speaks English well.
- He is a good speaker of English.
I really don't feel well.
- I really don't feel good.
... say internet, good for everyone except the people ...
... Act in terms of what's going to be good for all of us over ...