good enough; fair

listen to the pronunciation of good enough; fair
English - Turkish

Definition of good enough; fair in English Turkish dictionary

decent
{s} iyi

Tom Boston'da iyi bir iş bulamadı, bu yüzden Şikago'ya taşındı. - Tom couldn't find a decent job in Boston, so he moved to Chicago.

Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur. - You had better go there in decent clothes.

decent
{s} edepli
decent
{s} nazik

Tom iyi ve nazik bir insandır. - Tom is a good and decent person.

Sen bana karşı gerçekten naziktin. - You've been really decent to me.

decent
{s} yeterli

Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz. - If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.

Tom'un çok yeterli maaşı var. - Tom has a very decent salary.

decent
{s} uygun

Sanırım uygun bir kamera almamın zamanıdır. - I think it's time for me to buy a decent camera.

Mary, kıyafetin uygun mu? - Mary, are you decent?

decent
kabul edilebilir
decent
{s} adam gibi

Tom iyi bir adam gibi görünüyor. - Tom seems to be a decent guy.

decent
yakışık alır
decent
makul

Yetenekli bir tamirci makul ücretler kazanır. - A skilled mechanic earns decent wages.

Sanırım makul bir araba almamın zamanıdır. - I think it's time for me to buy a decent car.

decent
oldukça iyi

Tom oldukça iyi bir golfçüdür. - Tom is a fairly decent golfer.

Aslında oldukça iyi insanlardır. - They're actually quite decent people.

decent
iyi/terbiyeli
decent
terbiyeli

Tom terbiyeli, yasalara saygılı bir vatandaş. - Tom's a decent, law-abiding citizen.

Hiçbir terbiyeli insan o yere gitmez. - No decent people go to that place.

decent
{s} terbiyeli, nazik; temiz, iyi
decent
{s} alçakgönüllü
decent
decently terbiye ölçüsünde
decent
(sıfat) terbiyeli, nazik, edepli, saygın, hoşgörülü, iyi kâlpli, alçakgönüllü; uygun, yeterli; iyi; adam gibi
decent
nezih bir şekilde
English - English
decent
good enough; fair
Favorites