Gerçekten güzel koktu.
- It smelled really good.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Doktor olarak iyi değil.
- He is no good as a doctor.
Sizinki gibi öyle iyi bir kamera alamam.
- I can't afford such a good camera as yours.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Hayır, sadece düşündüm ki madem abaküs kullanabiliyorsun, kafandan hesap yapmada iyi olabilirsin.
- No, I just thought that since you can use an abacus, you might be good at doing calculations in your head.
Bugün kendini iyi hissetmiyorsan evde kalman gerekir.Hayır, hayır. Ben iyi olacağım
- If you're not feeling good today you should stay home No, no. I'll be fine.
Balık yemek sağlığın için yararlıdır.
- Eating fish is good for your health.
O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
- He put this information to good use.
O, birkaç yıldır sağlıklı değil.
- He has not been in good health for some years.
Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım.
- I tasted all goods, and didn't find better than good health.
Tom, acentenin menfaatı icabı işi bırakmalıdır.
- Tom should quit for the good of the agency.
Birey, devletin menfaati için mevcut değildir.
- The individual does not exist for the good of the State.
O çok iyi bir öğretmendir.
- She's a very good teacher.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
Arabamı satarak iyi bir kazanç elde ettim.
- I made a good profit by selling my car.
Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
- Different countries import many goods.
Bu mallar için gümrük vergisi yok.
- These goods are free of duty.
Pekala, Tom'a veda öpücüğü vermeyecek misin?
- Well, aren't you going to kiss Tom goodbye?
Tom, dans için müzik seçimi konusunda iyi bir iş çıkardı.
- Tom did a pretty good job of selecting music for the dance.
İyi bir iş başardın. Senin için şapkamı çıkarmak istiyorum.
- You have done a good job. I'll take my hat off to you.
Sizin için balık yemek faydalı mı?
- Is eating fish good for you?
Sabah erken kalkmak sağlığın için faydalıdır.
- It's good for your health to get up early in the morning.
Bazıları İngilizcede iyiler,ve diğerleri matematikte iyiler.
- Some are good at English, and others are good at mathematics.
Onlar çok çok iyiler.
- They're very, very good.
Tom'un sağlam bir el sıkışması var.
- Tom has a good firm handshake.
Tom iyi bir yaşam sağlamaktadır.
- Tom makes a good living.
O bana bir iyilik yaptı.
- He did me a good turn.
Şu iyilik timsali tiplere dayanamam.
- I can't stand those goody-goody types.
Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
- The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
- Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
Çok güzel!Çok başarılı bir iş çıkardın.
- Very good! You did an excellent job.
Eğer başarılı olacaksan iyi bir başlangıç yapmalısın.
- If you are to succeed, you must make a good start.
O kesinlikle iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow for sure, but not trustworthy.
Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.
- He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable.
O, sağlığı yerinde görünüyor.
- He seems to be in good health.
Bugün patronun keyfi yerinde mi?
- Is the boss in a good mood today?
O, konuşma sanatında yeteneklidir.
- He has a good art of talking.
Tom bir iyilikseverdi.
- Tom was a good Samaritan.
İyi bir iş yapmak istiyorsanız, uygun araçları kullanmalısınız.
- If you want to do good work, you should use the proper tools.
Uygun bir zamanda orada olmak isterim.
- I would like to be there in good time.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
Ted saatleri tamir etmede iyidir.
- Ted is good at fixing watches.
Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
- Tom is pretty good at playing piano by ear.
O oldukça iyi bir fikir.
- That's a pretty good idea.
Bugün Pekin'de hava çok iyi.
- The air is very good in Beijing today.
Peki, iyi bir hafta sonu geçirdin mi?
- Well, did you have a good weekend?
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Bunun iyi bir fikir olup olmadığından emin değilim.
- I'm not sure if that's a good idea.
Tom'un iyi bir öğretmen olacağına eminim.
- I bet Tom would be a good teacher.
Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
- The company manufactures a variety of paper goods.
Dükkân deri ürünler getirdi.
- The shop carried leather goods.
Haydi, Spot. Yuvarlan. Aferin oğluma!
- Come on, Spot. Roll over. That's a good boy!
Aferin böyle devam et, Bay Sakamato.
- Keep up the good work, Mr. Sakamoto.
Neden böyle iyi arkadaş olduklarını anlayamıyorum. Onların neredeyse hiç ortak yönleri yok.
- I can't understand why they're such good friends. They have hardly anything in common.
Sorun neredeyse çözüldü.
- The problem is as good as settled.
Taze meyve, sağlığın için yararlıdır.
- Fresh fruit is good for your health.
Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir.
- Fresh air is necessary to good health.
Bu benim uğurlu eşyam.
- This is my good luck charm.
Bu kitap benim uğurlu eşyam. Onu her beş ayda okurum.
- This book is my good luck charm. I read it every five months.
Cezaya başvurmadan çocuklara görgü öğretebilirsiniz.
- You can teach good manners to children without resorting to punishment.
Selamlar, görgü kurallarının temelidir.
- Greetings are the basis of good manners.
Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
- Nakido is better than Twitter.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
Babana en iyi dileklerimle.
- Best regards to your father.
Bana göre Almanca dünyadaki en iyi dildir.
- In my opinion, German is the best language in the world.
Alçak için bilgelik ve iyilik iğrenç görünüyor.
- Wisdom and goodness to the vile seem vile.
İyilik, şiddetten daha fazlasını yapar.
- Goodness does more than violence.
Günaydın. Bugün hava güzel.
- Good morning. We have good weather today.
Günaydın, nasılsınız?
- Good morning, how are you doing?
İyi geceler ve tatlı rüyalar.
- Good night and sweet dreams.
Tom Mary'ye iyi geceler öpücüğü verdi.
- Tom kissed Mary good night.
Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- Tom is good looking and charismatic.
İyi akşamlar, bayanlar ve baylar!
- Good evening, ladies and gentlemen.
İyi akşamlar. Bütün bir bardak süt istiyorum.
- Good evening. I'd like a glass of whole milk.
O gerçekten yakışıklı.
- He's really good looking.
Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
- What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
Yanan binadan kurtarılacak kadar iyi bir talihe sahipti.
- He had the good fortune to be rescued from the burning building.
Şanslıydı ki istediği okula girdi.
- She had the good fortune to get into the school she wanted to.
Onun iyi bir karı bulmak için iyi şansı vardı.
- He had the good fortune to find a good wife.
İyi akşamlar. Ben bir bardak süt istiyorum.
- Good evening. I'd like a glass of milk.
İyi akşamlar. Bütün bir bardak süt istiyorum.
- Good evening. I'd like a glass of whole milk.
Tünaydın bayanlar ve baylar.
- Good afternoon, ladies and gentlemen.
O tamamen sarhoş olmuştu.
- He was good and drunk.
O sadece koşmakta iyi değildir, ayrıca şarkı söylemekte de iyidir.
- She is not only good at running; she is also good at singing.
Tom gitar çalabilir ve şarkı söylemede de iyidir.
- Tom can play the guitar and is also good at singing.
Biz doğayı iyi durumda tutmalıyız.
- We must keep nature in good condition.
Bu araba iyi durumdadır.
- This car is in good condition.
İyi günler. Siz Bay Sherlock Holmes musunuz?
- Good day. Are you Mr. Sherlock Holmes?
İyi günler, nasılsınız?
- Good day, how are you?
Hiç iyi örneklerin var mı?
- Do you have any good examples?
Senin erkek kardeşine iyi örnek olman gerekiyor.
- You should be setting a good example for your younger brother.
Taze hava sağlıklı olmak için gereklidir.
- Fresh air is necessary to good health.
Yoksul ve sağlıklı olmak zengin ve hasta olmaktan iyidir.
- It's better to be poor and in good health than rich and ill.
Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
- You didn't do a very good job, I said.
Sanırım Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Tom Mary'ye iyi şans diledi.
- Tom wished Mary good luck.
Sana iyi şanslar diliyorum.
- I wish you good luck.
İyi sabahlar, doktor!
- Good morning, doctor!
Tom cömert ve iyi huyludur.
- Tom is generous and good natured.
Annesine iyi geceler öpücüğü verdi.
- She kissed her mother good night.
Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır.
- Now it's time to say good night.
Bu iyi hava devam ederse, iyi bir ürün alacağız.
- We'll have a good crop if this good weather keeps up.
Umarım bu iyi hava sürer.
- I hope this good weather lasts.
İyi sözler çok değerlidir , ama neredeyse hiçbir maliyeti yoktur.
- Good words are worth a lot, but cost almost nothing.
O, güzel olduğunu söyledi.
- She said that she was good-looking.
Mary güzel bir kadın.
- Mary is a good-looking woman.
Tom son derece yakışıklı bir adam.
- Tom is an extremely good-looking man.
O yakışıklı bir adam.
- He's a good-looking guy.
O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
- He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
O kesinlikle güzel değil ama iyi huylu.
- She is not beautiful, certainly, but she is good-natured.
Onlar dükkânda ithal mallar satıyorlar.
- They sell imported goods at the shop.
Farklı ülkeler, pek çok mal ithal etmektedirler.
- Different countries import many goods.
İstakoz ciğeri toksik olabilir, onu yememek en iyisidir.
- Lobster tomalley can be toxic and it's best not to eat it.
Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
- I will do my duty to the best of my ability.
Eşya postaneye gönderildiğinde, mallar postanenin hatasından dolayı kayboldu.
- When the thing was sent into the post office, the goods were lost due to the mistake of the post office.
Eşyaları yarı fiyatına aldım.
- I purchased the goods for half price.
Seri imalat birçok ürünün fiyatını düşürdü.
- Mass production reduced the price of many goods.
Şirket, çeşitli kağıt ürünleri üretmektedir.
- The company manufactures a variety of paper goods.
Sen benden daha iyisin.
- You're better than me.
Tom Mary'ye ödünç para vermekten daha iyisini bilmeliydi.
- Tom should have known better than to lend money to Mary.
Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.
- They want to better their working conditions.
Beklenildiği gibi, ithal malların fiyatı yükseldi.
- As expected, the price of imported goods rose.
Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.
- The ship anchored in the harbour and unloaded its goods.
Pozisyon için birçok iyi adaylar vardı.
- There were a good many candidates for the position.
Birçok kişi oradaydı.
- A good many people were there.
Geçen yaz epeyce yağmur yağdı.
- We had a good deal of rain last summer.
Geçen kış epeyce kar yağdı.
- We had a good deal of snow last winter.
En azından biri iyi vakit geçiriyor.
- At least somebody is having a good time.
Bu kitapları beğeneceğine söz veremem ama sanırım en azından onları bir gözden geçirmen iyi bir fikir olurdu.
- I can't promise that you'll like these books but I think it would be a good idea to at least look them over.
a good amount of seeds.
The bread is still good.
Good Friday.
The soup is good and hot.
The one thing that we can't do...is throw out the baby with the bathwater.... We know our process works pretty darn good and, uh, it’s really sparked this amazing phenomenon of this...high-quality website.
a good worker.
Walking is good for you.
The flashlight batteries are still good.
a good job.
The car was a good ten miles away.
all in good time.
Eat a good dinner so you will be ready for the big game tomorrow.
When we are happy, we are always good, but when we are good, we are not always happy.
a good swimmer.
good weather.
The food was very good.
We had a good time.
Tom doesn't look too well.
- Tom doesn't look so good.
I really don't feel well.
- I really don't feel good.
Good God, sir, exclaimed the officer, is it possible? And the next moment his eye lighted up with professional ambition. This will make a deal of noise, he said.
he doesn't insist on the whole vegetable-meat-fish-eggs aspect of eating, saying I'll get around to that when I'm good and ready for it.
But to be sure baby was as good as gold, a perfect little dote in his new fancy bib.
The boss and my fellow workers were well aware of my drinking habits, but I had always been able to keep my wits about me. I was a good drunk, as they say.
The colours in this artwork are good enough to eat.
A good faith attempt.
Although this behavior may look suspicious, we should assume good faith.
Good faith bargaining.
You got married? Good for you!.
Eating fruit is good for you.
The queen is a model of good form.
He was an all-around good guy to visit with and be around.
Good health, Ned, says J. J.
Here is a very creditable good house just by, where thou may'st find good entertainment for thyself and thy cattle till morning..
If you hadn't hit that last ball, we would have lost. Good job!.
Good job Sarah isn't scared of spiders, I don't think I could cope without someone to remove them.
If you could carry that bucket of water over here, that'd be a good lick.
In most countries, it is considered to be good manners to offer your seat to an elderly person on crowded public transport.
There's nothing like a good old American action film.
Tell these fellows to say to their Sultan that he is a good old boy, and that we thank him very much.
White Lightning concerns a good old boy named Gator McKluskey (Burt Reynolds) who is serving time in the Arkansas pen for messing around with illegal liquor.
You got married? Good on you!.
We were having good times and bad times, but persevering.
Let the good times roll!.
I replaced the broken spring and now the toaster is good to go.
The doctor examined me and says I'm good to go.
One good turn deserves another.
I couldn't be a good-time Charlie ... when I was a kid I was taught not to talk or joke or laugh at the table -- A.J.Liebling.
You did not win because I was sloppy. You bested me, Uncle. I've never seen you fight like that before.”.
I did my best.
I’ve had enough of cycling with you chaps. I can spend my Sundays better than in tormenting cats and quarrelling and fighting.”.
He quickly found Ali his better in the ring.
... don't we pick one of those, The King's Speech. Good choice. Something highbrow for this time ...
... we've got a lot of good young players coming through. ...