İki kadın parktaki bir bankta rahat ediyorlar.
- Two women are taking it easy on a bench in the park.
Çocuklarımın okul maliyetini bildiğim için, bir bira ile rahatlamak ya da boş vermek imkansız.
- Knowing how much school for my kids is costing, it's impossible to relax with a beer and take it easy.
İngilizce konuşmak kolay değildir.
- Speaking English is not easy.
Her zaman dürüst olmak kolay değildir.
- To be always honest is not easy.
Şeyleri her zaman çok basite alıyorsun.
- You always take things too easy.
Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.
- This book is so easy that a child can read it.
Evim istasyona kolayca ulaşılabilecek bir yerde.
- My house is within easy reach of the station.
Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
- Sami always had pills within easy reach.
Bu elektronik sözlüğün işe yarar şeylerinden biri herhangi bir yere kolaylıkla taşınabilmesidir.
- The convenient thing about this electronic dictionary is that it's easy to carry anywhere.
Radyoda doğal olarak konuşmak kolay değil.
- It is not easy to speak naturally on the radio.
Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.
- It's very easy to sound natural in your own native language, and very easy to sound unnatural in your non-native language.
Doğuştan oldukça uysal bir adam.
- He is by nature quite an easy-going man.
Tom babası kadar uysal görünüyor.
- Tom seems as easy-going as his father.