Tom Mary'nin planının uygulanabilir olduğunu düşünmüyor.
- Tom doesn't think Mary's plan is feasible.
Bu plan uygulanabilir mi?
- Is this plan feasible?
Önerdiğin şey mümkün görünmüyor.
- What you're suggesting doesn't seem feasible.
Onun planının gerçekleşmesi çok zor görünüyordu, ama çok geçmeden gerçekleşmesinin mümkün olduğu anlaşıldı.
- His plan seemed to be too difficult, but before long it proved to be feasible.
Bu inanılabilir bir hikaye değil.
- This isn't a believable story.
Leyla'nın hikayesi inanılırdır.
- Layla's story is believable.
Hikayesi kulağa inanılır geliyor.
- His story sounds believable.