Don't go out in this heat without wearing a hat.
- Şapka giymeden bu sıcakta dışarı çıkma.
I do not like wearing anybody else's clothes.
- Başka birinin elbiselerini giymeyi sevmem.
The school rules require students to wear school uniforms.
- Okul kuralları öğrencilerin okul üniformaları giymelerini gerektiriyor.
She bought a shirt for him to wear to the party.
- Partide onun giymesi için bir gömlek satın aldı.
It's very difficult even for a Japanese to put on a kimono.
- Kimono giymek bir Japon için bile çok zordur.
He stooped to put on his shoes.
- O, ayakkabılarını giymek için eğildi.
Tom took off his coat because it was getting too hot to wear it.
- Tom paltosunu çıkardı çünkü onu giymek için çok sıcaktı.
Employees are required to wear uniforms.
- Çalışanlar üniforma giymek zorunda.
Mary asked Alice if she could borrow a dress to wear to the dance.
- Mary Alice'e dansta giymek için bir elbise ödünç alıp alamayacağını sordu.
I don't want to wear this stupid dress!
- Bu aptal elbiseyi giymek istemiyorum!
She wore a blue dress made by her mother for the concert.
- O, konser için annesi tarafından yapılan mavi bir elbise giydi.
Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon.
- Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi.
Be eccentric now. Don't wait for old age to wear purple.
- Şimdi eksantrik olun. Mor giymek için yaşlılığı beklemeyin.
I don't want to wear this stupid dress!
- Bu aptal elbiseyi giymek istemiyorum!
She has worn the same hat for a month.
- Bir ay boyunca aynı şapkayı giydi.
I noticed that she had worn a new hat.
- Onun yeni bir şapka giydiğini fark ettim.
That's a pretty dress you have on.
- Giydiğin güzel bir elbisedir.
What do you have on for tomorrow night?
- Yarın gece için ne giyersin?
Tom took off his clothes and put on his pajamas.
- Tom elbiselerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
Put on a coat. If you don't, you'll catch a cold.
- Üstüne paltonu giy. Giymezsen üşütürsün.
Who's wearing the blue T-shirt?
- Mavi tişörtü kim giyer?
She wears high heels to make herself look taller.
- O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
The princess attended the King's coronation.
- Prenses kralın taç giyme törenine katıldı.
Today is his coronation day.
- Bugün onun taç giyme günü.
The princess attended the King's coronation.
- Prenses kralın taç giyme törenine katıldı.