giydirme

listen to the pronunciation of giydirme
Turkish - English
{i} dressing

Dan finished dressing his daughter, Linda. - Dan kızı Linda'yı giydirmeyi bitirdi.

encapsulation
clothing
fitting
(İnşaat,Teknik) cladding
casing
vesting
arrayal
giydirmek
clothe
giydirme cephe
(İnşaat) curtail wall
giydirme cephe levhası
(İnşaat) curtain wall panel
giydirme cephe sistemi
(İnşaat) curtain walling system
giydirme gereci
cladding material
giydirme levhası
(İnşaat) cladding sheet
giydirme tabakası
wearing layer
giy
wore

Please look at the girl who wore the blue clothes. - Lütfen mavi elbise giymiş şu kıza bak.

Tom wore gloves to avoid leaving his fingerprints on the murder weapon. - Tom cinayet silahında parmak izlerini bırakmaktan kaçınmak için eldivenler giydi.

hüküm giydirme
conviction
giy
{f} worn

I've worn holes in my socks. - Delik çoraplarımı giydim.

I noticed that she had worn a new hat. - Onun yeni bir şapka giydiğini fark ettim.

giydirmek
{f} dress
giydirmek
robe
cephe giydirme
(İnşaat) siding
giydirmek
coat
giydirmek
vested
giydirmek
line
giydirmek
surface
giydirmek
robed
giydirmek
abuse
giydirmek
endue
giydirmek
habilitate
giydirmek
cover
giydirmek
tog up
giydirmek
rebuke
giydirmek
indue
giydirmek
dress up
giydirmek
clad
giy
have on

What do you have on for tomorrow night? - Yarın gece için ne giyersin?

Why do you have only one glove on? - Neden sadece bir eldiven giyiyorsun?

giy
put on

He put on his sweater wrong side out. - O kazağını ters yüz giydi.

She took off her old shoes and put on the new ones. - Eski ayakkabılarını çıkararak yenilerini giydi.

giy
{f} wear

She was wearing dark brown shoes. - O koyu kahverengi ayakkabılar giyiyordu.

Who's wearing the blue T-shirt? - Mavi tişörtü kim giyer?

giy
endue
giydirmek
attire
giydirmek
doll up
giydirmek
garb
giydirmek
{f} equip
Giydirme cephe
(Mimarlık) curtain wall
giydirmek
turn out
hüküm giydirme
sentenced to
bina giydirme
(Reklam) on-wall advertising
cephe giydirme sistemi
(İnşaat) curtain wall system
elbise giydirme
enrobing
giydirmek
to dress, to clothe, to attire, to array; to rebuke, to abuse, to reproach
giydirmek
vesture
giydirmek
enrobe
giydirmek
to dress, clothe (someone)
giydirmek
to dress (someone) in, make (someone) wear; to help (someone) put on
giydirmek
revet
giydirmek
doll out
giydirmek
array
giydirmek
(Konuşma Dili) to swear a blue streak at (someone), dress (someone) down. giydirip kuşatmak to dress (someone) up with a new outfit
giydirmek
don
giydirmek
invest
giydirmek
apparel
giydirmek
garment
giydirmek
gird
giydirmek
doll
giydirmek
rig out
giydirmek
vest
logo giydirme
logo-dressing
taç giydirme
enthronement
Turkish - Turkish
Giydirmek işi
giydirmek
Ağır sözler söylemek, hakaret etmek
giydirmek
Giyme işini yaptırmak
giydirmek
Giyme işini yaptırmak: "Derhâl hamama soktu, sırtına temiz bir elbise giydirip huzura çıkardı."- H. Taner
giydirme
Favorites