Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.
- We were granted the privilege of fishing in this bay.
Bana katılmayacağına hiç ihtimal vermemiştim.
- I took it for granted that she would agree with me.
Diyelim ki, televizyon seyretmek dinlendirici olabilir.
- Granted, watching TV can be relaxing.