Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir.
- Many midwives are needed in order to give birth to the future.
Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir.
- Many midwives are needed in order to give birth to the future.
Mary en fazla iki çocuk doğurmayı istemektedir.
- Mary intends not to give birth to more than two children.
Bu gerçek bir hikaye. Bir kadın, doğurmak için ünlü bir kadın-doğum kliniğine yatırıldı.
- This is a true story. A woman was admitted to a reputed obstetrics clinic to give birth.
Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir.
- Many midwives are needed in order to give birth to the future.
Ben bu oda için yeni bir halı satın almak zorundayım.
- I have to buy a new carpet for this room.
Bankada paçayı yırtmak ve A52 yi almak zorundasın.
- You'll have to get off at the bank and take the A52.
Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
- If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
Onunla konuşmama izin vermek zorundasın.
- You have to let me talk to her.
Gitmene izin vermek zorundayım.
- I have to let you go.
Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.
- To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
Birçok ebe geleceğe doğurmak için gereklidir.
- Many midwives are needed in order to give birth to the future.
Sen evde mi yoksa doğumevinde mi doğurdun?
- Did you give birth at home or at a maternity hospital?
Sadece birlikte biraz zaman geçirmek istedim.
- I just wanted to have some time together.
Tom ile birkaç dakika yalnız geçirmek istiyorum.
- I'd like to have a few minutes alone with Tom.
Biz biraz şarap içmek istiyoruz.
- We'd like to have some wine.
Bir fincan kahve daha içmek istiyorum.
- I'd like to have another cup of coffee.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Balinaların kendi diline sahip olduklarına inanılmaktadır.
- It is believed that whales have their own language.
Faturayı ödemek zorunda kaldım! Bir dahaki sefere, onlar beni davet etmek zorunda kalacaklar.
- I had to pay the bill! The next time, I'll have them invite me.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
- It must be nice to have friends in high places.
Mezun olmak için yeterli kredim yok.
- I don't have enough credits to graduate.
Ben ne zaman hile yaptım?
- When have I ever cheated?
Ben hile yapma niyetim yok. Konu ne?
- I have no intention of cheating. What's the point?
Önerilerinizi kabul etmekten başka seçeneğim yok.
- I have no choice but to accept your proposals.
Tom'un işini yapması için birini kabul etmek zorunda kalacağız.
- We will have to take on someone to do Tom's work.
Siyasal etkinlikte bulunmak için zamanım yok.
- I have no time to engage in political activity.
Adil payına katkıda bulunmak zorundasın.
- You have to contribute your fair share.
Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
- I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
Biz altıda orada olacaksak, şimdi hareket etmek zorundayız.
- If we are to be there at six, we will have to start now.
She gave birth to a beautiful baby girl.
It was clear that she was about to give birth.
Einstein gave birth to a famous equation relating energy to mass.
... that they give birth to me and I give birth to them, and the ...