gittikçe

listen to the pronunciation of gittikçe
Turkish - English
more and more

More and more couples go on honeymoon trips abroad. - Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.

As he grew excited, he spoke more and more rapidly. - O heyecanlandığında, gittikçe daha hızlı konuştu.

gradually, by degrees; increasingly, more and more
increasingly, gradually, steadily, more and more, by degrees
degree
on the go
gradually

This area is gradually being deforested. - Bu bölgede ormanlar gittikçe azalıyor.

increasingly

Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff. - Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.

This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life. - Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.

by degrees
steadily
gittikçe artmak
snowball
gittikçe artmakta
on the increase
gittikçe azalarak
decreasingly
gittikçe başarılı olmak
forge ahead
gittikçe güçlenmek
go from strength to strength
gittikçe incelen
tapering
gittikçe incelen
tapered
gittikçe yükselen ahenk
diapason
gittikçe zayıflamak
waste away
ses gittikçe hafifleyerek
diminuendo
sesin gittikçe hafiflemesi
(Muzik) diminuendo
Turkish - Turkish
Zaman ilerledikçe, gitgide, giderek: "Maarif Müdürünün zihni gittikçe karışıyordu."- R. N. Güntekin
Zaman ilerledikçe, gitgide, giderek
gide gide
gittikçe
Favorites