More and more couples go on honeymoon trips abroad.
- Gittikçe daha fazla çift balayı gezilerine yurt dışına gitmektedir.
As he grew excited, he spoke more and more rapidly.
- O heyecanlandığında, gittikçe daha hızlı konuştu.
This area is gradually being deforested.
- Bu bölgede ormanlar gittikçe azalıyor.
Reputations are volatile. Loyalties are fickle. Management teams are increasingly disconnected from their staff.
- Şöhretler gelip geçici. Sadakatler değişken. Yönetim ekipleri gittikçe elemanlarından daha kopuk.
This is the age of information, and computers are playing an increasingly important role in our everyday life.
- Bu bilgi çağıdır, ve bilgisayarlar günlük hayatımızda gittikçe önemli rol oynuyorlar.