Please make an appointment to come in and discuss this further.
- İçeriye girmek ve bunu daha fazla görüşmek için bir randevu al lütfen.
I didn't hear you come in.
- İçeri girdiğini duymadım.
Tom got into bed and turned off the light.
- Tom yatağa girdi ve ışığı kapattı.
Would you mind telling me how you got into my office?
- Sakıncası yoksa ofisime nasıl girdiğini bana söyler misin?
It's possible that Tom will get into Harvard.
- Tom'un Harvard'a girmesi mümkündür.
Tom tried to get into the locked room.
- Tom kilitli odaya girmeye çalıştı.
One hundred and fifty people entered the marathon race.
- Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Let's not go into details.
- Ayrıntıya girmeyelim.
I saw him go into the toilet a few minutes ago.
- Beş dakika önce onun tuvalete girdiğini gördüm.