girişme

listen to the pronunciation of girişme
Turkish - English
attack
launching
undertaking
(Tıp) fusion
bout
girişmek
undertake
giriş
access

The police restricted access to the road. - Polis yola girişi kısıtladı.

Our company is going to be left behind too if we don't create an environment in which we can get instant Internet access. - Acil internet girişi olan bir çevre yaratmazsak, bizim şirketimizde geride kalacak.

giriş
login

The newest version uses facial-recognition software to validate a login. - Yeni sürümü bir giriş doğrulamak için yüz tanıma yazılımı kullanır.

giriş
introduction

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

Yes. She got an introduction from her previous doctor and transferred to this hospital. - Evet. O önceki doktorundan bir giriş aldı ve bu hastaneye transfer edildi.

giriş
{i} entry

The entry requirements for the essay competition are very strict. - Kompozisyon yarışması için giriş şartları çok sıkıdır.

She posted an entry to the blog yesterday. - Dün bloğa bir giriş postaladı.

giriş
{i} entrance

The President's guards are stationed in front of the entrance. - Devlet Başkanının korumaları girişin önünde konuşlandırıldılar.

We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam. - Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.

girişmek
embark
giriş
input

Any input would be appreciated! - Herhangi bir veri girişi takdir edilecektir!

Thanks for your input. - Veri girişin için teşekkürler.

girişmek
{f} proceed
giriş
(Bilgisayar) port

If you combine them in this way, you get a 14 port USB hub. - Bunları bu şekilde birleştirirsen; 14 girişli bir USB çoklayıcı elde edersin.

girişmek
embark upon
girişmek
{f} interfere
girişmek
{f} begin
giriş
vestibule
giriş
{i} induction
giriş
{i} intake
giriş
ingress
giriş
{i} prelude
giriş
{i} pass

Tom passed his driving test on his first attempt. - Tom ilk girişinde sürücü sınavını geçti.

Taro is very likely to pass the university entrance examination. - Taro büyük olasılıkla üniversite giriş sınavını geçecek.

giriş
{i} enter

Tom is an enterprising young man. - Tom girişimci genç bir adam.

Tom must've heard us enter. - Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.

girişmek
start out
girişmek
{f} enter upon
giriş
(Bilgisayar) home

Upon arriving home, he immediately set about preparing a meal. - Eve vardıktan sonra derhal bir yemek hazırlamaya girişti.

giriş
preliminary
giriş
(Bilgisayar) line in
giriş
introductions
giriş
hail
giriş
(Bilgisayar) intro

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

giriş
prequel
giriş
input/output
girişmek
set
girişmek
plow
girişmek
tangle
girişmek
begin beat
girişmek
knuckle down
girişmek
take up
girişmek
try
girişmek
fall
giriş
door

The boy, upon seeing a butterfly, proceeded to run after it, provoking the anger of his mother, who had ordered him to stay quiet while she gossiped with the lady next door. - Çocuk kelebeği gördüğünde, onu kovalamaya girişti, bitişikteki bayanla sohbet ederken ona sessiz kalmasını söyleyen annesini kızdırdı.

Tom moved toward the doorway. - Tom girişe doğru hareket etti.

giriş
admission

You must pay the admission fee here. - Buraya giriş ücreti ödemelisiniz.

Admission to the show is $5. - Gösteriye giriş ücreti 5 dolar.

giriş
foyer

I will meet you in the hotel foyer. - Ben sizi otelin giriş salonunda karşılayacağım.

giriş
inlet
giriş
preamble
giriş
prologue
girişmek
attempt

Dan wanted to attempt the robbery. - Dan soyguna girişmek istedi.

girişmek
set to
girişmek
enter on
girişmek
have a bash at
girişmek
go into
Giriş
ıntroduction

The introduction of the new tax is expected to affect the entire economy. - Yeni vergi girişinin tüm ekonomiyi etkilemesi bekleniyor.

In the introduction, the author is stating as follows. - Giriş bölümünde, yazar aşağıda gösterildiği gibi belirtiyor.

giriş
the introduction
giriş
logging in
giriş
interfere
giriş
entering

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

giriş
introduction of
giriş
entry to
Giriş
penetration
giriş
going in, entering; entry, entrance, access, inlet; foyer, hall; doorway; admittance, admission; introduction; input
giriş
input , introduction , entry
giriş
checkin

The man is checking in at a hotel. - Adam bir otelde giriş yapıyor.

giriş
influx
giriş
adit
giriş
gate

Admission is $30 at the gate. - Giriş ücreti kapıda 30 dolar.

This is the main gate to their house. - Onların evinin giriş kapısı burasıdır.

giriş
doorway

A man suddenly appeared in the doorway. - Kapı girişinde aniden bir adam göründü.

His mother was standing in the doorway. - Onun annesi girişte duruyordu.

giriş
entry, entrance
giriş
entree
giriş
inflow
giriş
ante

Please hang your coat in the anteroom. - Lütfen ceketinizi giriş salonunda asın.

giriş
(Hukuk) admission, entry, accession, initiate, admission, input
giriş
exordium
giriş
admittance

No admittance during the performance. - Gösteri boyunca giriş izni yoktur.

giriş
lead in
giriş
proem
giriş
(Tekstil) entrace
giriş
intrusion
giriş
ingression
giriş
leadin
giriş
{i} gateway

A car was blocking the gateway. - Bir araba giriş kapısını kapatıyordu.

girişmek
approach
girişmek
fling
girişmek
kick off
girişmek
enter into
girişmek
buckle down to
girişmek
attack
girişmek
address oneself to
girişmek
(Hukuk) to initiate, to engage in, to tackle, to launch in, to proceed
girişmek
buckle oneself to
girişmek
take the initiative
girişmek
to begin to batter, beat, or thrash. (birbirine)
girişmek
have a bash
girişmek
fall to
girişmek
jut into
girişmek
to attempt, undertake; to set about, begin to
girişmek
to meddle, interfere; to mix up (in)
girişmek
to attempt, to enter into sth, to pitch into sth, to have a bash at; to go at sth, to knuckle down (to sth); (yemeğe) to pitch into sth; to begin to beat, to beat sb up
girişmek
set out
girişmek
launch out
girişmek
{f} tackle
girişmek
venture upon
girişmek
wade in
girişmek
set off
girişmek
set about
girişmek
wade into
girişmek
set one's hand to
girişmek
knuckle down to
girişmek
start in
girişmek
{f} launch
girişmek
venture on
girişmek
take a step
girişmek
set oneself to do smth
girişmek
pitch into
girişmek
throw oneself into
Turkish - Turkish
Girişmek işi, teşebbüs
GİRİŞME
(Osmanlı Dönemi) f. İşve, naz, cilve. Gözle kaşla işaret
Giriş
methal
Giriş
antre
Girişmek
tevessül etmek
Girişmek
tutuşmak
giriş
Bir eserin konusunu tanıtarak kolay kavranmasını sağlayan, ön sözden sonra yer alan bölüm, methal
giriş
Bir yapıda içeri geçilen yer, methal, antre
giriş
Bir yere girmek için ödenen para, giriş ücreti, duhuliye
giriş
Girme işi veya biçimi: "Fakülteye her girişimde ilk selamlaştığım o olurdu."- H. Taner
giriş
Bir bilime hazırlık amacıyla yazılan eser
giriş
Bir yapıda girip geçilen yer, methal, antre
giriş
Girme işi veya biçimi
giriş
Bir anlatımda gelişme bölümüne hazırlık yapmayı sağlayan bölüm, girizgâh
giriş
Bir müzik parçasında baştaki bölüm, methal
girişmek
Kavgaya tutuşmak
girişmek
Dövmeye başlamak
girişmek
Birbirine karışmak
girişmek
Bir işe, bir şeye başlamak için hazırlık yapmak, ele almak, teşebbüs etmek: "Erkek arkadaşları ile sosyal nizam üzerinde sonu gelmeyen tartışmalara girişirdi."- H. Taner
girişmek
Bir işe, bir şeye başlamak için hazırlık yapmak, ele almak, teşebbüs etmek