gibisi

listen to the pronunciation of gibisi
Turkish - English
the likes of, the like of: Hayatımda onun gibisini görmedim. Never in my life have I seen the likes of him
nothing like

There's nothing like a good hot bath. - İyi ve sıcak bir banyo yapmak gibisi yok.

There is nothing like cold beer on a hot day. - Sıcak bir günde soğuk bir bira gibisi yok.

something like
equal: O doktor gibisi yok. That doctor has no equal
equal
gibi
{s} like

Stanford University has educated entrepreneurs like Larry Page and Sergey Brin. - Stanford Üniversitesi, Larry Page ve Sergey Brin gibi girişimcileri yetiştirdi.

This smells like cheese. - Bu, peynir gibi kokuyor.

gibi
as
gibi
such as

Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer. - Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.

As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships. - Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.

gibi
kind of

We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like to live in the same house as us. - Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.

Tom and Mary seem to be in some kind of trouble. - Tom ve Mary'nin bir çeşit sorunları var gibi görünüyor.

gibi
as if
gibi
around

After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.

gibi
sort of
gibi
wise
gibi
the way (that)
gibi
as is
gibi
as well as
gibi
after the fashion of
gibi
in the manner that
gibi
as it were
gibi
in the manner
gibi
in such a way that
gibi
in the way (that)
gibi
about
gibi
in the way that
gibi
as good as
gibi
such
gibi
in such a manner that
gibi
(Ticaret) direct taxes
gibi
just as
gibi
as though
gibi
all but
gibi
homo-
gibi
the way that
gibi
something like

I've always known something like this might happen. - Bunun gibi bir şeyin olabileceğini her zaman biliyordum.

I wanna find something like that. - Bunun gibi bir şey bulmak istiyorum.

gibi
much like
gibi
as like as
gibi
like a
gibi
some like
gibi
para-
Gibi
-like
gibi
look like

Tom certainly doesn't look like he's over eighty. - Tom kesinlikle seksenin üzerindeymiş gibi görünmüyor.

My friend doctored his ID to make it look like he was 18. - Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.

gibi
as you

Tokyo, as you know, is one of the financial centers of the world. - Tokyo, bildiğiniz gibi,dünyanın finans merkezlerinden biridir.

Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think. - Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.

gibi
quasi
gibi
(after a predicate) almost, nearly, somewhat: Bugün ateşim yok gibi. Today I have almost no fever
gibi
as soon as: Yemeği yediği gibi sofradan kalktı. He got up from the table as soon as he finished eating
gibi
in the fashion
gibi
as befits: İnsan gibi davranmalısın. You should behave as befits a human being
gibi
like, such ... as, such as; as; as if, as though; kind of; (zaman) about, around
gibi
like, as: Dediğim gibi yap. Do as I say
gibi
as if, as though: Sanki kıtlık olacakmış gibi yiyecek depo ediyorlar. They're storing food as if there is going to be a famine
gibi
like: çocuk gibi like a child
gibi
{f} feels like
gibi
ive
gibi
homo

Between ourselves, he seems to be a homosexual. - Aramızda kalsın, o bir homo gibi görünüyor.

gibi
instar
Turkish - Turkish
Benzeri
Gibi
kadar

Yaşam yaz çiçekleri, ölüm de sonbahar yaprakları kadar güzel olsun. - Hayat yaz çiçekleri, ölüm de güz yaprakları gibi güzel olsun.

gibi
İmişçesine, benzer biçimde
gibi
O anda, tam o sırada, hemen arkasından
gibi
-e benzer: "İn cin, uyanmadan denizin üstü boş gibidir."- H. Taner. O anda, tam o sırada, hemen arkasından. İmişçesine, benzer biçimde: "Bu sade dekor, ölümün manzarasını ulvi bir tablo gibi güzelleştirmiştir."- O. S. Orhon. ...-e yakışır biçimde
gibisi
Favorites