Definition of gibi in Turkish English dictionary
- {s} like
This smells like cheese.
- Bu, peynir gibi kokuyor.
It sounds like they're not going to leave.
- Ayrılmayacaklar gibi görünüyor.
- as
- such as
We'll use energy sources such as the sun and wind.
- Biz güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları kullanacağız.
As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
- Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
- as if
- around
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
- kind of
We were unsure what kind of person Tom would be and whether he would like to live in the same house as us.
- Tom'un ne tür bir insan olacağından ve bizim gibi aynı evde oturmayı isteyip istemeyeceğinden emin değildik.
Tom and Mary seem to be in some kind of trouble.
- Tom ve Mary'nin bir çeşit sorunları var gibi görünüyor.
- sort of
- the way (that)
- as is
- as well as
- after the fashion of
- in the manner that
- as it were
- in the manner
- in such a way that
- in the way (that)
- about
- in the way that
- as good as
- such
- in such a manner that
- (Ticaret) direct taxes
- just as
- as though
- all but
- (after a predicate) almost, nearly, somewhat: Bugün ateşim yok gibi. Today I have almost no fever
- as soon as: Yemeği yediği gibi sofradan kalktı. He got up from the table as soon as he finished eating
- something like
What I'm looking for looks something like this.
- Aradığım şey böyle bir şey gibi görünüyor.
Seeing that movie is something like taking a trip to India.
- Filmi izlemek Hindistan'a bir yolculuk yapmak gibi bir şeydir.
- in the fashion
- as befits: İnsan gibi davranmalısın. You should behave as befits a human being
- like, such ... as, such as; as; as if, as though; kind of; (zaman) about, around
- like, as: Dediğim gibi yap. Do as I say
- as if, as though: Sanki kıtlık olacakmış gibi yiyecek depo ediyorlar. They're storing food as if there is going to be a famine
- like: çocuk gibi like a child
- wise
- homo-
- the way that
- much like
- as like as
- like a
- some like
- para-
- -like
- look like
My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
- Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
Tom doesn't look like he's having any fun.
- Tom eğleniyor gibi görünüyor.
- as you
Tokyo, as you know, is one of the financial centers of the world.
- Tokyo, bildiğiniz gibi,dünyanın finans merkezlerinden biridir.
Although it seems very difficult to study Chinese, it's not as hard as you think.
- Çince öğrenmek çok zor gibi görünse de, düşündüğünüz kadar zor değil.
- quasi
- {f} feels like
- ive
- homo
Between ourselves, he seems to be a homosexual.
- Aramızda kalsın, o bir homo gibi görünüyor.
- instar
- yapar gibi görünmek
- pretend
I'm tired of pretending.
- Yapar gibi görünmekten bıktım.
- canavar gibi
- monstrous
- köle gibi çalışmak
- slave
- solucan gibi kıvrılarak ilerlemek
- worm
- sarkaç gibi sallanmak
- oscillate
- gibi gelmek
- appear
- gibi gelmek
- sound like
- gibi gelmek
- to seem, to appear, to sound (like)
- gibi görünmek
- seem
Dan didn't want to seem shy.
- Dan utangaç gibi görünmek istemiyordu.
People always seem to enjoy talking about other people's problems.
- İnsanlar her zaman başka insanların sorunları ile ilgili konuşmaktan zevk alıyor gibi görünmektedirler.
- gibi görünmek
- appear
- gibi gözükmek
- seem
- gibi gelmek
- (Dilbilim) seem as
- gibi gelmek
- sound
- gibi gelmek
- feel
- gibi gelmek
- (Dilbilim) come across as
- gibi görmek
- regard
- gibi görünmek
- appear to be
- gibi görünmek
- look like
- gibi görünmek
- purport
- gibi görünmek
- semble
- gibi görünmek
- look as if
- gibi görünmek
- make out
- gibi görünmek
- seem like
- gibi görünmek
- affect
- gibi davranmak
- to affect, to pretend
- gibi geliyor
- it seems
It seems that you are very happy today.
- Bugün çok mutlusun gibi geliyor.
It seems to me that we should go now.
- Bana şimdi gitmemiz gerekiyor gibi geliyor.
- gibi gelmek
- seem as if
- gibi gelmek
- to seem to (one), appear to (one): Bu iş bitmez gibi geliyor bana! It seems to me that this job will never end!
- gibi gelmek
- strike
- gibi gelmek
- seem like
- gibi görmek
- regard as
- gibi görünen
- seeming
- gibi görünmek
- to look like, to look as if, to appear
- gibi göstermek
- simulate
- gibi göstermek
- put it on
- gibi güvenilir
- as secure as
- gibi hareket etmek
- demean oneself
- gibi olmak
- come close to
- gibi olmak
- to be as though: Ameliyattan sonra yeniden doğmuş gibi oldum. After the operation it was as though I had been reborn
- gibi yapmak
- to pretend (to do something): Babası odaya girince ders çalışır gibi yaptı. When his father entered the room, he pretended to be studying
- gibi yapmak
- make as if to
- gibi yapmak
- to pretend, to feign
- girdap gibi dönen
- vortical
- girdap gibi dönmek
- swirl
- girdap gibi kaynama
- gurgitation
- mış gibi
- as if
- buz gibi
- icily
Tom stared at Mary icily.
- Tom Mary'ye buz gibi baktı.
- dev gibi
- giant
- her zaman olduğu gibi
- as usual
They're late, as usual.
- Her zaman olduğu gibi geç kaldılar.
Needless to say, Judy came late as usual.
- Hiç söylemeye gerek yok, her zaman olduğu gibi Judy geç geldi.
- kubbe gibi
- domed
- peri gibi
- fairy
She looked like a fairy in her beautiful white dress.
- Güzel beyaz elbisesi içinde bir peri gibi görünüyordu.
- temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp ortaya koymak
- rehash
- ahır gibi ev
- pigsty
- aksi gibi
- unfortunately
- ata biner gibi oturma
- straddle
- ayı gibi
- bearish
- aç kurt gibi yemek
- wolf
- balmumu gibi
- waxy
- balık gibi
- fishy
- beni olduğum gibi kabul et
- take me as i am
- bok gibi
- filthy
- boru gibi ses
- blare
- buz gibi
- ice-cold
Layla survived the ice-cold night.
- Leyla buz gibi geceyi atlattı.
Tom fell into the ice-cold water of the river.
- Tom nehrin buz gibi suyuna düştü.
- dağ gibi
- huge
- dev gibi
- titanic
- ev gibi
- cosy
- gibi davranmak
- affect
- gibi görün
- {f} purport
- gibi görün
- sham
- gölge gibi takibetmek
- shadow
- her zamanki gibi
- as usual, as ever as
- hiyeroglif gibi
- hieroglyphic
- kapı gibi
- burly
- kayar gibi gitmek
- skim
- kehanet gibi
- prophetic
- kont gibi stylishly dressed
- (man)
- kürdan gibi
- skinny
- kıl gibi
- capillary
- lapa gibi
- mushy
The banana was brown and mushy.
- Muz kahverengi ve lapa gibiydi.
- mantar gibi çoğalma
- mushrooming
- ot gibi yaşama
- vegetation
- ot gibi yaşamak
- vegetate
I'd rather die now than vegetate for fifty more years.
- Elli yıl daha ot gibi yaşamaktansa şimdi ölmeyi tercih ederim.
- pelte gibi ezilmiş olma
- squash
- pırlanta gibi insan
- daisy
- rüya gibi şey
- dream
- yıldız gibi
- stellar
- çelik gibi
- steel
He has a will of steel.
- Çelik gibi bir iradesi var.
- çöp gibi
- angular
- çığ gibi büyümek
- snowball
- şeytan gibi göstermek
- demonize
- anne gibi davranmak
- mother
- gibi gelmek
- {f} seem
- hayalet gibi
- spooky
- ..gibi görünmek
- appear to
- ahtapot gibi
- persistent
- aksi gibi
- as bad luck
- alev gibi parlak
- flamboyant
- alev gibi yalayıp geçmek
- lick
- ambar gibi (yer)
- cavernous
- anırır gibi bağırmak
- bray
- asker gibi
- soldierly
- aslan gibi
- strongly built
- aslan gibi
- healthy
- aslan gibi
- sturdy
- baba gibi
- paternally
- badem gibi
- fresh and crisp
- badem gibi
- (Gıda) fresh and crips
- bebek gibi
- infantile
- bebek gibi
- doll-like
- bebek gibi
- beautiful
- benim gibi
- such as i
- beygir gibi
- awkward
- biber gibi
- hot
- billur gibi
- crystal clear
- billur gibi
- crystalline
- bulut gibi sarhoş
- dead drunk
- bunun gibi
- soaring
- bunun gibi
- such like
- buz gibi
- (Konuşma Dili) regular
- buz gibi
- as cold as ice
Her cheeks were as cold as ice.
- Onun yanakları buz gibi soğuktu.
My hands and feet were as cold as ice.
- Ellerim ve ayaklarım buz gibi soğuktu.
- buz gibi
- wintry
- buz gibi
- (deyim) stone-cold
- buz gibi
- brumal
- bıldırcın gibi
- short and plump
- cehennem gibi
- hellishness
- cehennem gibi
- boiling hot
- cehennem gibi
- sweltering
- ceviz gibi kabuklu yemiş
- nut
- ceviz gibi yemişlerin kabuğu
- nutshell
- ceylan gibi
- slender
- cin gibi
- shrewd
- dalga gibi
- undulatory
- deli gibi
- rabidly
- deli gibi
- hysterically
Tom laughed hysterically for no reason.
- Tom nedensizce deli gibi güldü.
- deli gibi
- like crazy
Her dog started barking like crazy.
- Onun köpeği deli gibi havlamaya başladı.
They were biting like crazy yesterday.
- Dün deli gibi ısırıyorlardı.
- deli gibi
- mad
He is mad about music.
- O, müziği deli gibi seviyor.
Tom worked like a madman.
- Tom bir deli gibi çalıştı.
- deli gibi (hızlı)
- (deyim) like crazy
- deli gibi sevinmek
- (deyim) be over the moon
- deli gibi sevmek
- be mad about
- deli gibi sevmek
- (deyim) head over heels in love
- deli gibi âşık
- infatuated
- deli kızın çeyizi gibi
- (deyim) higgledy-piggledy
- demir gibi
- cast-iron
- demir gibi
- tough
- dipsiz gibi görünen yer
- abyss
- domuz gibi
- sturdy
- domuz gibi
- pigheaded
- domuz gibi
- obstinate
- domuz gibi
- strong
- domuz gibi ses çıkarmak
- grunt
- domuz gibi yemek
- pig out
- duman gibi
- smoky
- elif gibi
- slender
- elma gibi
- ruddy
- elma gibi
- rosy
- elmas gibi
- pure
- elmas gibi
- innocent
- elmas gibi sert ve parlak
- adamantine
- erimek (şeker gibi)
- dissolve
- erkek gibi
- butch
- erkek gibi
- masculine
- eskisi gibi
- the way it used to be
- eskisi gibi
- like former
- fasulye sırığı gibi
- gangling
- fidan gibi
- willowy
- fitil gibi
- stewed
- fitil gibi
- blind drunk
- fitil gibi sarhoş
- (deyim) as drunk as a lord
- fosfor gibi parıldayan
- phosphorescent
- fırın gibi
- (deyim) like an oven