Tom likes long bus rides.
- Tom uzun otobüs gezintilerini seviyor.
I had to wait for a ride.
- Gezinti için beklemek zorunda kaldım.
Let's go on a road trip.
- Bir gezintiye gidelim.
It rains so often in the wet season that it's hard to plan outings.
- Yağışlı mevsimde o kadar sık yağmur yağar ki gezintileri planlamak zordur.
This morning we went for a lovely stroll around this part of the mountain.
- Bu sabah dağın bu bölümü etrafında hoş bir gezintiye gittik.
Let's go out for an evening stroll.
- Bir akşam gezintisi için dışarı çıkalım.
The hike will take at least eight hours.
- Gezinti en az sekiz saat sürer.
Tom told Mary to take a hike.
- Tom, Mary'ye bir gezintiye çıkmayı söyledi.
We went for a walk on the beach.
- Sahilde gezinti yaptık.
Tom told me who you were asking to the prom.
- Tom bana senin kime gezinti yapmayı sorduğunu anlattı.
After dinner, we took a spin around town in my car.
- Akşam yemeğinden sonra arabamda kasabanın etrafında kısa bir gezinti yaptık.