O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
- He neither spoke nor wept, but went out in silence.
Oğlunun ölümü üzerine ağladı.
- She wept over her son's death.
Alçak! Ne yapıyorsun, diye bağırdım.
- Scoundrel! I cried, what are you doing?
Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
- I shall win the king's daughter! they both cried.