İstediğini elde etmeyi başardı.
- She succeeded in getting what she wanted.
İstediğimi elde etmeyi başardım.
- I succeeded in getting what I wanted.
İstediğimi elde etmeyi başardım.
- I succeeded in getting what I wanted.
Kumar oynamak: kesin bir şekilde bir şey için hiçbir şey elde etmemek.
- Gambling: The sure way of getting nothing for something.
Ben erken kalkma alışkanlığı edinmek zorundayım.
- I have to form the habit of getting up early.
Tom'un o hakkı elde etmek için sadece bir şansı olacak.
- Tom will have only one chance to get that right.
Tam sevinç değerini elde etmek için, onu paylaşacak birisine sahip olmalısınız.
- To get the full value of joy, you must have someone to divide it with.
Tom ve Mary'nin geçim sorunu var.
- Tom and Mary have trouble getting along.
Eski karımı hâlâ özlüyorum ama benim amacım iyileşmek.
- I still miss my ex-wife, but my aim is getting better.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
she got in a little fender bender the first month, but i think she's getting the hang of it now.
Onu geri getirmek istemez misin?
- Don't you want to get her back?
Tom'u geri getirmek için her şeyi yapacağım.
- I'll do anything to get Tom back.
Buraya zamanında gelmek için bu sabah ilk trene yetişmek zorundaydım.
- I had to catch the first train this morning to get here in time.
Eğer trene yetişmek istiyorsan derhal hareket etmelisin.
- You'll have to get a move on if you want to catch the train.
O caddede dolaşmak neredeyse olanaksızdı.
- It was almost impossible to get around on that street.
Ayak altında dolaşmak istemiyorum.
- I don't want to get in anybody's way.
Tom'la anlaşmak çok kolay.
- Tom is very easy to get along with.
Tom bir süre kasabanın dışına çıkmak istediğini söyledi.
- Tom said he wanted to get out of town for a while.
İyi bir koltuk almak için yapmanız gereken tek şey, erken çıkmaktır.
- All that you have to do to get a good seat is to leave early.
Kızmak için hiçbir neden yok.
- There's no reason to get angry.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
Boston'dan kaçmak zorunda kaldım.
- I had to get away from Boston.
O güzel, bu doğru ama o ağzını bir defa açtı mı sen yalnızca kaçmak isteyeceksin.
- She's beautiful, that's true—but once she opens her mouth, you'll only want to get away!
Bunu yapabilmemin tek yolunun Tom'u bana yardım ettirmek olduğunu anladım.
- I've figured out that the only way I can do this is to get Tom to help me.
Tom saçını tıraş ettirmek için, hastanenin yakınındaki berbere gitti.
- Tom went to the barbershop near the hospital to get his hair cut.
Buraya park etmek için izin aldın mı?
- Did you get permission to park here?
Bir taraftan seni yemeğe davet etmek için, diğer taraftan sana oğlumun evleneceğini söylemek için seni aradım.
- I called you, on the one hand to invite you out to eat, and on the other to tell you my son is going to get married.
Bu dikiş makinasını kavramak ne kadar sürer?
- How long does it take to get the hang of this sewing machine?
ABD'de, onlardan bilgi almak için insanlara işkence yapmak yasaktır.
- In the U.S., it is illegal to torture people in order to get information from them.
Tom'un işleri hatasız yapmak için tek şansı vardı.
- Tom had only one chance to get things right.
Bill ve John çene çalmak için ayda bir kez bir araya gelmekten hoşlanıyorlar.
- Bill and John like to get together once a month to shoot the breeze.
Tom buraya erken gelmek isteyen kişidir.
- Tom is the one who wanted to get here early.
Seni güvende olacağın bir yere götürmek istiyorum.
- I want to get you someplace where I know you'll be safe.
Tom'u eve geri götürmek zorundayız.
- We've got to get Tom back home.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Helen yeterince yemek yemiyor ve zayıflıyor.
- Helen does not eat enough and she is getting thin.
Çok azla yemek yersen şişmanlarsın.
- If you eat too much, you will get fat.
JR istasyonuna yürüyerek ulaşmak kaç dakika sürer?
- How many minutes does it take to get to the JR station on foot?
Oraya ulaşmak için uzun bir yol yürümek zorundasın.
- You have to walk a long way to get there.
Seni buradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get you out of here.
Tom'u oradan çıkarmak zorundayız.
- We have to get Tom out of there.
Çocukların yalan söylemesinin ana nedeni azar işitmekten kaçınmaktır.
- The main reason kids tell lies is to avoid getting into trouble.
Kendisiyle geçinmek çok zordur.
- He is rather hard to get along with.
Tom ile geçinmek kolaydır.
- Tom is easy to get along with.
Bize bir indirim yapmalarını sağlamak zor olacak.
- It'll be difficult to get them to give us a discount.
Onun o projeyi ciddiye almasını sağlamak için buradayız.
- We have got to get him to take that project seriously.
Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
- Tom is out to get you.
Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
Bunu söylediğini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing you say that.
Gittiğim her yerde Noel müziklerini duymaktan bıkıyorum.
- I'm getting tired of hearing Christmas music everywhere I go.
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom gezinmek için koltuk değneği kullandı.
- Tom used crutches to get around.
Başımı belaya sokmak istemiyorum.
- I don't want to get into trouble.
Başını derde sokmak istemiyorum.
- I don't want to get you into trouble.
Bir sonraki uçağa binmek mümkün mü?
- Is it possible to get on the next flight?
Bu şehirde bir taksiye binmek çok zor.
- It's very hard getting a taxi in this city.
Tom Mary ile temasa geçmek istiyor.
- Tom wants to get in touch with Mary.
Bunun üzerinden geçmek yok.
- There's no getting over that.
Tom ve ben sadece yemek yemek için hazırlanıyoruz. Bize katılmak ister misin?
- Tom and I are just getting ready to eat. Would you like to join us?
Siyasete katılmak istiyorum.
- I want to get involved in politics.
Ben bu adadan ayrılmak istiyorum.
- I want to get off this island.
Hava kararmadan önce eve dönmek istiyorsak şimdi ayrılmak zorundayız.
- We have to leave now if we want to get home before dark.
Ondan kurtulmak istiyorum.
- I want to get rid of it.
Çöpten kurtulmak yetkililer için büyük bir baş belası haline gelmiştir.
- Getting rid of garbage has become a major headache for the authorities.
Hava kararmadan önce eve varmak istiyorsan, acele etsen iyi olur.
- You'd better hurry up if you want to get home before dark.
Ofisime varmak yaklaşık on beş dakika alır.
- It takes about 15 minutes to get to my office.
Bayan West kahvaltı hazırlamakla meşgul.
- Mrs. West is busy getting breakfast ready.
Annem akşam yemeğini hazırlamakla meşguldü.
- Mother was busy getting ready for dinner.
Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
- Tom had to get a cholera shot.
Tom ödevini zamanında yaptırmak için bile uğraşmadı.
- Tom didn't even try to get his homework done on time.
Ben iş stratejisi ile ilgilenmek istiyorum.
- I want to get involved with business strategy.
Ne kadar pahalı olursa olsun, o klasik arabayı almak istiyorum.
- I want to get that classic car no matter how expensive it is.
Bunun gibi bir kamera almak istiyorum.
- I would like to get a camera like this.
Christine tüm gün gölgede kaldı, çünkü güneş yanığı olmak istemiyordu.
- Christine stayed in the shade all day, because she didn't want to get a sunburn.
Tom'un canı sarhoş olmak istedi.
- Tom felt like getting drunk.
Dişlerinize iyi bakmak önemlidir böylece yaşlandığınızda normal şekilde yiyebileceksiniz.
- It's important to take good care of your teeth so you'll be able to eat properly when you get older.
Tom yerdekinin ne olduğuna daha yakından bakmak için eğildi.
- Tom leaned down to get a closer look at what was on the ground.
İstikrarlı bir iş bulmak zorundasın.
- You've got to get a steady job.
Bazı insanlar iş bulmak için sahte isimler kullanmak zorunda kaldı.
- Some people had to use false names to get work.
Yüksek bir maaş almasam bile, bu şekilde para kazanmaktan vazgeçmeye istekli değilim.
- Even if I don't get a high salary, I'm not willing to quit this way of making a living.
Çok para kazanmak istedim.
- I wanted to get a lot of money.
Bir Avrupa haritası edinmek için nereye gidebilirim?
- Where can I go to get a map of Europe?
Gerçek bir iş edinmek istiyorum.
- I want to get a real job.
we have started to be active in different sectors; cnstruction, natural stones, mining for getting further by time.
Hemen başlamak istiyorum.
- I'd like to get started right away.
Erken başlamak istiyorum.
- I'd like to get an early start.
O acıkmaya başladı, bu yüzden bir balık öldürmek için nehire küçük bir taş attı.
- She started to get hungry, so she threw a small stone in the river to kill a fish.
Tom'un bu dört insanı öldürmekten kurtulmasına izin veremeyiz.
- We can't let Tom get away with murdering those four people.
Ben evlenme hakkında düşünüyordum.
- I was thinking about getting married.
Tom, Mary ile evlenmenin o güne kadar yaptığı en iyi şey olduğuna inanıyor.
- Tom believes that getting married to Mary was the best thing he's ever done.
Are you getting any?.
She's getting her parents good and drunk before she asks for a new car.
I don't get what you mean by fun. This place sucks!.
It's usually easy for Norwegians to understand what Swedes are saying.
- It's usually easy for Norwegians to get what Swedes are saying.
We're slowly getting there.
Sorry, I didn't get that. Could you repeat it?.
I'm gonna get him for that.
Get thee behind me.
She got from one side of the bridge to the other in no time.
I went on holiday and got malaria.
I can't get these boots off (or on).
We got behind the wall.
You need to get permission to leave early.
I put the getter into the container to get the gases.
He keeps calling pretending to be my boss — it gets me every time.
Walter had said, dear God, Thomas, it was St fucking Felicity if I'm not mistaken, and her face was to the wall for sure the night I got you.
I'll get the 9 a.m. to Boston.
Who do you expect to receive Christmas presents from?
- Who do you expect to get Christmas presents from?
I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
I'm glad to hear Tom didn't get hurt.
- I'm glad to hear that Tom didn't get hurt.
... small businesses if you're getting business income. And that kind of approach, I believe, ...
... killing regional and small banks. They're getting hurt. ...