Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
- Tom was lucky that Mary didn't hit him.
Fırtına vurmadan önce eve varmayacağımızı asla bir an düşünmedim.
- I never for a moment imagined we wouldn't get home before the storm hit.
Biz bir mermi tarafından vurulabileceğimizden korkuyorduk, bu yüzden aşağıya koştuk.
- We were afraid that we might be hit by a bullet, so we ran downstairs.
Richter ölçeğine göre 8.9 şiddetinde bir deprem, Japonya'yı vurdu ve ağır bir tsunamiye sebep oldu.
- An earthquake, 8.9 on the Richter scale, hits Japan and causes a massive tsunami.
bir kızı götürmek.
Onların konseri büyük bir başarıydı.
- Their concert was a big hit.
Herkes müzikalin büyük bir hit olmasını bekliyordu fakat o başarılı olmaktan çok uzaktı.
- Everybody expected the musical to be a great hit, but it was far from being a success.
I didn't hear how many times the clock struck.
- Ich habe nicht mitbekommen, wie oft die Uhr geschlagen hat.
The clock has just struck three.
- Die Uhr hat gerade drei geschlagen.