Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Gemi hasarlı değildi.
- The ship was not damaged.
O yaralı! Ambulans çağır!
- He's hurt! Call an ambulance!
Tom yaralı tek kişiydi.
- Tom was the only one hurt.
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Rock grubu otel odasına hasar verdi.
- The rock band damaged the hotel room.
Belki ona yanlışlıkla hasar verdim.
- Maybe I accidentally damaged it.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.
Onlara zarar verildi.
- They've been damaged.