gerginleştirmek

listen to the pronunciation of gerginleştirmek
Turkish - English
strain
make tight
to tighten; to strain, to stretch, to tense
pull taught; become tight
to stretch, strain, tighten, draw (something) taut
become taught
to strain, make (relations) tense
tighten
stretch
tauten
tense
charge
gergin
tense

I am always tense before I get on an airplane. - Uçağa binmeden önce her zaman gergin olurum.

Tom says that he always feels tense when Mary is in the room. - Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.

gergin
{s} strained

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

gergin
{s} stretched
gergin
{s} nervous

The witness did not seem nervous when he spoke at the trial. - Tanık duruşmada konuştuğu sırada gergin görünmüyordu.

I was very nervous as the plane took off. - Uçak kalkarken çok gergindim.

gergin
tight

Tom is good at walking on a tightrope. - Tom gergin ip üzerinde yürümede iyidir.

It's as tight as a drum. - Bir davul kadar gergindir.

gergin
stressful
gergin
jittery
gergin
uptight

Would you stop being so uptight? - Bu kadar gergin olmayı bırakır mısın?

Some people are so uptight. - Bazı insanlar çok gergindir.

gergin
{s} skittish
gergin
{s} stiff

I'm feeling a bit stiff. - Biraz gergin hissediyorum.

He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day. - Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.

gergin
{s} intense
gergin
wrought
gergin
stretch
gergin
on a knife-edge
gergin
jumpy

Why are you acting so jumpy? - Neden bu kadar gergin davranıyorsun?

Why are you so jumpy? - Neden bu kadar gerginsin?

gergin
tremulous
gergin
timorous
gergin
keyed-up
gergin
keyed up
gergin
taut
gergin
fraught
gergin
overwork

He was tired and nervous from overwork. - O, aşırı çalışmaktan dolayı yorgun ve gergindi.

gergin
spread
gergin
(skin) without wrinkles
gergin
on pins and needles
gergin
on a knife edge
gergin
strained, tense (nerves, relations, etc.)
gergin
high-strung
gergin
drawn

I'm very drawn to you. - Senin için çok gerginim.

gergin
nervy
gergin
highly strung
gergin
stretched, strained, tight, taut
gergin
tight, taut, stretched; strained, tense; jumpy
gergin
on edge

You do seem a little on edge. - Biraz gergin görünüyorsun.

He's been feeling a little on edge recently. - Son zamanlarda kendini biraz gergin hissediyor.

gergin
high strung
gergin
stressfull
Turkish - Turkish
Gergin duruma getirmek
gergin
Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)
gergin
Huzursuz, sinirli
gergin
Buruşuğu, kırışığı olmayan
gergin
Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt): "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı."- P. Safa
gergin
Gerilmiş durumda olan
gerginleştirme
Gerginleştirmek işi