gerginleşme

listen to the pronunciation of gerginleşme
Turkish - English

Definition of gerginleşme in Turkish English dictionary

gergin
tense

Tom says that he always feels tense when Mary is in the room. - Mary odada iken, Tom her zaman gergin hissettiğini söylüyor.

The atmosphere in Washington became very tense. - Washington'daki atmosfer çok gergin oldu.

gergin
{s} strained

The atmosphere became strained when he came. - O geldiğinde ortam gerginleşti.

gergin
{s} stretched
gergin
{s} nervous

I was very nervous as the plane took off. - Uçak kalkarken çok gergindim.

He is nervous about it. - O bu konuda gergin olabilir.

gergin
tight

It's as tight as a drum. - Bir davul kadar gergindir.

Tom is good at walking on a tightrope. - Tom gergin ip üzerinde yürümede iyidir.

gergin
stressful
gergin
jittery
gergin
uptight

Would you stop being so uptight? - Bu kadar gergin olmayı bırakır mısın?

Some people are so uptight. - Bazı insanlar çok gergindir.

gergin
{s} skittish
gergin
{s} stiff

I'm feeling a bit stiff. - Biraz gergin hissediyorum.

He was out of shape when he took a long hike with his sons, and he was stiff and sore the next day. - Oğullarıyla uzun bir yürüyüş yaptığında o hamlamıştı ve ertesi gün gergin ve ağrılıydı.

gergin
{s} intense
gergin
wrought
gergin
stretch
gergin
on a knife-edge
gergin
jumpy

Why are you acting so jumpy? - Neden bu kadar gergin davranıyorsun?

Why are you so jumpy? - Neden bu kadar gerginsin?

gergin
tremulous
gerginleşmek
get tensed up
gergin
timorous
gergin
keyed-up
gergin
keyed up
gergin
taut
gergin
fraught
gergin
overwork

He was tired and nervous from overwork. - O, aşırı çalışmaktan dolayı yorgun ve gergindi.

gerginleşmek
tense
gergin
spread
gergin
(skin) without wrinkles
gergin
on pins and needles
gergin
on a knife edge
gergin
strained, tense (nerves, relations, etc.)
gergin
high-strung
gergin
drawn

I'm very drawn to you. - Senin için çok gerginim.

gergin
nervy
gergin
highly strung
gergin
stretched, strained, tight, taut
gergin
tight, taut, stretched; strained, tense; jumpy
gergin
on edge

You do seem a little on edge. - Biraz gergin görünüyorsun.

She was on edge till she heard from her husband. - O, kocasından haber alana kadar gergindi.

gergin
high strung
gergin
stressfull
gerginleşmek
(for relations) to become strained
gerginleşmek
to get stretched, become strained, get tight, get taut
gerginleşmek
to get stretched; to get tensed up
Turkish - Turkish
Gerginleşmek işi
gergin
Bozulacak duruma gelmiş olan (ilişki)
gergin
Huzursuz, sinirli
gergin
Buruşuğu, kırışığı olmayan
gergin
Buruşuğu, kırışığı olmayan (cilt): "Siyah jarse elbisesi içinde, hâlâ diri, gergin vücuduyla güzel ve ihtişamlıydı."- P. Safa
gergin
Gerilmiş durumda olan
gerginleşmek
Gergin duruma gelmek
gerginleşme
Favorites