gerektir

listen to the pronunciation of gerektir
Turkish - English
require

Language acquisition requires creativity. - Dil edinmek yaratıcılık gerektirir.

It requires a good taste to study art. - Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir.

necessitate

I don't think that such an insult necessitates a response. - Böyle bir hakaretin bir yanıt gerektireceğini sanmıyorum.

The rain necessitated a postponement of the picnic. - Yağmur bir piknik ertelemesi gerektirdi.

require to
{f} requiring

Ordering from catalogs saves you time and money without requiring you to leave the house. - Kataloglardan sipariş verme evden ayrılmanızı gerektirmeden size zaman para kazandırır.

entail

What does your job entail? - İşiniz ne gerektiriyor.

If the opposition were to win, it would not entail a radical departure from current policies. - Muhalefet kazanmış olsaydı,Mevcut politikalardan keskin bir çıkış gerektirmezdi.

require to be
requireto
gerek
need

My clock needs to be fixed. - Saatimin onarılması gerekiyor.

I need to configure this server with an appropriate firewall system. - Uygun bir güvenlik duvarı sistemiyle bu sunucuyu yapılandırmam gerekiyor.

gerek
whether or

Tom was uncertain whether or not he should tell Mary. - Tom Mary'ye söyleyip söylememesi gerektiğinden emin değildi.

I wondered whether or not Tom had told Mary she needed to do that. - Tom'un Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyip söylemediğini merak ettim.

gerek
demand

Raising a child demands patience. - Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.

This problem demands immediate attention. - Bu soruna hemen dikkat edilmesi gerekir.

gerek
want

If you don't want to go, you don't need to. - Gitmek istemiyorsan, gitmene gerek yok.

Your shoes want mending. - Ayakkabılarının tamir edilmesi gerekiyor.

gerek
concern

Concerning this matter, I'm the one to blame. - Bu konuyla ilgili, suçlanması gereken kişi benim.

To tell the truth, this matter does not concern it at all. - Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.

gerek
occasion
gerek
ought

Admitting his lack of experience, I still think that he ought to do better. - Onun tecrübe eksikliğini kabul etmeme rağmen, hâlâ daha iyi yapması gerektiğini düşünüyorum.

You ought to be on time if you start now. - Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.

gerek
requirement

In my opinion, happiness has a few fundamental requirements. - Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.

Experience is requirement for this profession. - Deneyim bu meslek için gereklidir.

gerek
involvement
gerek
required to

All passengers are required to show their tickets. - Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.

The Romans would never have had the chance to conquer the world if they had first been required to study Latin. - Romalılar ilk önce Latince çalışması gerekli olsaydı, asla dünyayı fethetme şansları olmazdı.

gerek
(Nükleer Bilimler) necessary

I find it necessary to be able to say what I feel. - Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.

If you are going abroad, it's necessary to have a passport. - Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.

gerek
the need
gerek
necessity, need, requirement; necessary, needed; whether ... or
gerek
exigence
gerek
both ... and: Gerek annesi, gerek babası aynı yerdendirler. Both his mother and his father are from the same place
gerek
whether ... or: Gerek ben gideyim, gerek siz gidin, gerek o gitsin, farketmez. Whether it is I or you or he who goes, it does not make any difference
gerek
requisition
gerek
necessity

We understand the necessity of studying. - Eğitimin gerekliliğini anlıyoruz.

Necessity is the mother of invention. - Gereksinim icatın annesidir.

gerek
exigency
gerek
repeated, preceding nouns or phrases in parallel position
gerek
pinch

This will come in handy in a pinch. - Bu gerektiğinde işe yarayacak.

You'll get used to living alone in a pinch. - Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.

Turkish - Turkish

Definition of gerektir in Turkish Turkish dictionary

Gerek
(Hukuk) İKTİZA
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar
gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lazım: "Mecnunlara Leylâ gerek, bana seni gerek seni."- Yunus Emre
gerek
Güçlü ihtimal belirtir
gerek
İcap

Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir. - Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.

gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lâzım
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar: "Gerek baba, gerek de ana tarafından sofuluk göreneğine vâris olmadım."- Y. K. Beyatlı. İcap: "... millî güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi ... hâlinde belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilir."- Anayasa
gerek
Güçlü ihtimal belirtir: "Bunların bir bildikleri olsa gerek."- M. Ş. Esendal
gerektir
Favorites