Surely that's unnecessary.
- Kesinlikle bu gereksiz.
If two men always have the same opinion, one of them is unnecessary.
- İki insan her zaman aynı görüşe sahipse, bunlardan biri gereksizdir.
The bottles of beer that I brought to the party were redundant; the host's family owned a brewery.
- Partiye getirdiğim bira şişeleri gereksizdi; ev sahibinin ailesi bir bira fabrikasına sahipti.
That's a redundant, caustic question.
- O gereksiz, sert bir soru.
They think it's superfluous.
- Onlar bunun gereksiz olduğunu düşünüyor.
All the comments are superfluous.
- Tüm yorumlar gereksizdir.
I don't take needless risks.
- Ben gereksiz riskler almam.
Needless to say, we were very tired by the end of the day.
- Söylemek gereksiz, biz günün sonunda çok yorgunduk.
The aggression was provoked by all those gratuitous insults.
- Saldırı tüm bu gereksiz hakaretler tarafından kışkırtıldı.
They plan to evacuate all nonessential personnel from the embassy.
- Onlar büyük elçilikten tüm gereksiz personeli tahliye etmeyi planlıyorlar.
Listen up! The first rule of the Tautology Club is the first rule of the Tautology Club.
- Dinleyin! Gereksiz Tekrar Kulübünün ilk kuralı, Gereksiz Tekrar Kulübünün ilk kuralıdır.
Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious.
- Tom Mary'nin gereksiz yere ihtiyatlı olduğunu düşünüyor.
There is no reason to be unnecessarily worried about the outbreak.
- Salgın konusunda gereksiz yere endişeli olmak için hiçbir sebep yoktur.
Why worry needlessly?
- Neden gereksiz yere endişe ediyorsun?