gereği

listen to the pronunciation of gereği
Turkish - English
due to
caused by; resulting from

Rising unemployment due to the economic downturn is spreading.

(usually followed by `to') able to be assigned or credited to; "punctuation errors ascribable to careless proofreading"; "the cancellation of the concert was due to the rain"; "the oversight was not imputable to him"; "decide to which of these motives such extraordinary scenes are referable"- Charles Dickens
because of, on account of, as a result of, in consequence of; caused by
Due to has been widely used for many years as a compound preposition like owing to, but some critics have insisted that due should be used only as an adjective. According to this view, it is incorrect to say The concert was canceled due to the rain, but acceptable to say The cancellation of the concert was due to the rain, where due continues to function as an adjective modifying cancellation. This seems a fine point, however, and since due to is widely used and understood, there seems little reason to avoid using it as a preposition. because of something
gerek
need

I need medicine. Where is the pharmacy? - Bana ilaç gerek. Eczane nerede?

My clock needs to be fixed. - Saatimin onarılması gerekiyor.

gereği düşünüldü
(Kanun) Reasons adduced
gereği yokken
While not required
gereği gibi
as is due, properly
gereği gibi
(Hukuk) properly

Are you brushing your teeth properly? - Dişlerini gereği gibi fırçalıyor musun?

gerek
whether or

I wondered whether or not Tom had told Mary she needed to do that. - Tom'un Mary'ye bunu yapması gerektiğini söyleyip söylemediğini merak ettim.

Tom is having trouble deciding whether or not he really needs to go. - Tom gerçekten gitmesinin gerekip gerekmediğine karar vermekte sorun yaşıyor.

gerek
demand

Raising a child demands patience. - Bir çocuk yetiştirmek sabır gerektirir.

He demanded that I should pay the money at once. - Parayı bir kerede ödemem gerektiğini talep etti.

gerek
want

Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston. - Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.

You want answers to questions you shouldn't ask. - Sormaman gereken sorulara cevaplar istiyorsun.

gerek
concern

The existing law concerning car accidents requires amending. - Araba kazaları ile ilgili mevcut yasa değişiklikler gerektirir.

That's nothing you need to concern yourself with. - Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.

gerek
occasion
gerek
ought

You ought to be on time if you start now. - Eğer şimdi başlarsan vaktinde varman gerekir.

I think that you ought to apologize to her. - Ben ondan özür dilemen gerektiğini düşünüyorum.

yasa gereği
by law
yasa gereği
according to the law
gerek
requirement

In my opinion, happiness has a few fundamental requirements. - Bana göre, mutluluğun birkaç temel gereksinimi var.

Tom didn't find anyone who met the requirements. - Tom gereksinimleri karşılayan birini bulamadı.

gerek
involvement
gerek
required to

All passengers are required to show their tickets. - Tüm yolcuların biletlerini göstermeleri gerekir.

Am I required to get a visa? - Vize almam gerekiyor mu?

gereği gibi
rightly
gerek
(Nükleer Bilimler) necessary

I find it necessary to be able to say what I feel. - Ne hissettiğimi söyleyebilmeyi gerekli buluyorum.

It is necessary that every member observe these rules. - Her üyenin bu kurallara uyması gereklidir.

doğası gereği
As a course of its nature, naturally
gerek
the need
asillerin soylu davranması gereği
noblesse oblige
gerek
necessity, need, requirement; necessary, needed; whether ... or
gerek
exigence
gerek
both ... and: Gerek annesi, gerek babası aynı yerdendirler. Both his mother and his father are from the same place
gerek
whether ... or: Gerek ben gideyim, gerek siz gidin, gerek o gitsin, farketmez. Whether it is I or you or he who goes, it does not make any difference
gerek
requisition
gerek
necessity

Art is not a luxury, but a necessity. - Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.

Necessity is the mother of invention. - Gereksinim icatın annesidir.

gerek
exigency
gerek
repeated, preceding nouns or phrases in parallel position
gerek
pinch

This will come in handy in a pinch. - Bu gerektiğinde işe yarayacak.

You'll get used to living alone in a pinch. - Gerektiğinde yalnız yaşamaya alışacaksın.

gereği düşünüldü
(Kanun) it is considered by the court
gereği düşünüldü
(Kanun) it is decreed that
gereği düşünüldü
(Kanun) ordered and adjudged
görevi gereği nezaket göstermek
do the polite thing
görevi gereği nezaket göstermek
do the polite
görgü gereği
de rigueur
güvenlik gereği
for safety reasons
inançları gereği askerlik yapmak istemeyen kimse
conchy
kanun gereği
(Kanun) by operation of law
kaçınılmaz olarak durum gereği
(Hukuk) ipso facto
makamı gereği
ex officio
Turkish - Turkish

Definition of gereği in Turkish Turkish dictionary

Gerek
(Hukuk) İKTİZA
Gereği gibi
şartınca
Gereği gibi
(Osmanlı Dönemi) KEMÂ HİYE HAKKUHÂ
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar
gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lazım: "Mecnunlara Leylâ gerek, bana seni gerek seni."- Yunus Emre
gerek
Güçlü ihtimal belirtir
gerek
İcap

Bu yalnızca biraz istikrar icap ettirir. - Bu sadece biraz kararlılık gerektirir.

gerek
Bir şeyin yapılabilmesinin veya olabilmesinin bağlı olduğu (şey), lâzım
gerek
Kelimeleri, kelime öbeklerini, görevdeş ögeleri birleştirme, eşitlik, istenileni seçme gibi anlamlar katarak bağlar: "Gerek baba, gerek de ana tarafından sofuluk göreneğine vâris olmadım."- Y. K. Beyatlı. İcap: "... millî güvenlik gereklerinin ihlal edilmesi ... hâlinde belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşünü yasaklayabilir."- Anayasa
gerek
Güçlü ihtimal belirtir: "Bunların bir bildikleri olsa gerek."- M. Ş. Esendal
gereği
Favorites