gerçekten!

listen to the pronunciation of gerçekten!
Turkish - English
(Argo) reckon!
really

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

indeed

Life is indeed a good thing. - Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.

genuinely

Tom was genuinely touched. - Tom'a gerçekten dokunuldu.

Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town. - Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

actually

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom found that he actually liked working for Mary. - Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.

truly

I can truly say that baby is ugly. - Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.

It is truly said that time is money. - Vaktin nakit olduğu gerçekten söylenilmektedir.

in fact

There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows. - Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.

I don't really like him, in fact, I hate him. - Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.

honest

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

I really think we need to be honest with Tom. - Tom'a dürüst olmamız gerektiğini gerçekten düşünüyorum.

quite

He's quite a nice fellow but I don't like him. - O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.

This TV program is really quite interesting. - Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.

actual

Tom has actually never been to Boston. - Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.

Can computers actually translate literary works? - Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

That's my favorite book! Honestly! The book is worth reading. - O benim en sevdiğim kitabım. Gerçekten okunmaya değer.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

That could literally ruin my life. - O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

I am literally crying right now. - Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.

real

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

I really look forward to your visit in the near future. - Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.

by my troth
regularly
in sooth
true

They say that in America anyone can become president, but perhaps that's not really true. - Onlar Amerika'da herhangi birinin başkan olabileceğini söylüyorlar fakat belki gerçekten doğru değildir.

That could be true, but I don't really think so. - O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
yea

Did that accident really happen last year? - Kaza gerçekten geçen yıl mı oldu?

His stage presence has really improved since last year. - Onun sahne görüntüsü geçen yıldan beri gerçekten gelişti.

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
it's no joke
for real

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

yes indeed
in very deed
in point of fact
effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

earnest(1)
truth

To tell the truth, I don't really like him. - Doğruyu söylemek gerekirse, onu gerçekten sevmiyorum.

She didn't try to evade the truth. - O, gerçekten kaçmaya çalışmadı.

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

Turkish - Turkish
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki