gerçekten

listen to the pronunciation of gerçekten
Turkish - English
really

She's really smart, isn't she? - O gerçekten zeki, değil mi?

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

indeed

He is very clever indeed. - O gerçekten çok zeki.

Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed. - Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.

actually

Tom has actually never been to Boston. - Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

truly

I can truly say that baby is ugly. - Bebeğin çirkin olduğunu gerçekten söyleyebilirim.

The artistic beauty of the garden is truly amazing. - Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.

in fact

In fact, he didn't go to the church. - Gerçekten, o kiliseye gitmedi.

I don't really like him, in fact, I hate him. - Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.

actual

Tom says he has actually seen a ghost. - Tom gerçekten bir hayalet gördüğünü söylüyor.

Tom has actually never been to Boston. - Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.

as a matter of fact
in all honesty
in actuality
in earnest
veritably
very

I was really very happy. - Gerçekten çok mutluydum.

Understanding you is really very hard. - Seni anlamak gerçekten çok zor.

be plumb
in truth
say the truth
honestly

I honestly didn't know that Tom didn't know any French. - Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

in effect
notably
in faith
earnest
of a truth
iwis
real

I really look forward to your visit in the near future. - Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.

She's really smart, isn't she? - O gerçekten akıllı, değil mi?

quite

This TV program is really quite interesting. - Bu TV programı gerçekten çok ilginçtir.

He's quite a nice fellow but I don't like him. - O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.

in sooth
true

This isn't really true. - Bu gerçekten doğru değil.

That could be true, but I don't really think so. - O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.

genuinely

Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town. - Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.

Tom is genuinely concerned. - Tom gerçekten endişeli.

of a verity
honest injun
truly, really, actually, indeed, honestly
by my troth
yea

Tom has really changed a lot since last year. - Tom geçen yıldan beri gerçekten çok değişti.

His stage presence has really improved since last year. - Onun sahne görüntüsü geçen yıldan beri gerçekten gelişti.

forsooth
sure enough
in troth
truly, really
regularly
it's no joke
for real

If you keep on complaining, I will get mad for real. - Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.

At that time, I thought that I was going to die for real. - O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.

yes indeed
in very deed
in point of fact
honest

I honestly didn't know that Tom didn't know any French. - Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.

Honestly, I really like you. - Doğrusu, seni gerçekten seviyorum.

truthfully

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

verily
bona fide
in actual fact
properly
simply

He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter. - O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.

positively
literally

That could literally ruin my life. - O gerçekten hayatımı mahvedebilir.

I am literally crying right now. - Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.

effect

That was really effective. - O gerçekten etkiliydi.

practical

Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice. - Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.

It's not really practical. - Gerçekten pratik değil.

earnest(1)
truth

Did you really expect him to tell you the truth? - Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?

But we know nothing really; for truth lies deep down. - Biz gerçekten bir şey bilmiyoruz; gerçek derinde yatıyor.

truthful

You will answer truthfully, won't you? - Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?

gerçekten de
indeed

Life is indeed a good thing. - Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.

gerçekten yapılan
de facto
gerçekten mi
really

I really appreciate what you've done. - Yaptığına gerçekten minnettarım.

Really? I thought she'd be the last person to get married. - Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.

gerçekten de
so indeed
gerçekten gerekli
must-have
gerçekten kaçış
escapism
gerçekten varolan
concrete
gerçekten yapmak
carry out
gerçekten!
(Argo) reckon!
gerçekten inanmak
firmly believe
gerçekten inanmak
really believe
gerçekten mi
honest
gerçekten var olan
concrete
gerçekten çok teşekkürler
thank you very much indeed
gerçekten öyle
quite so!
gerçekten öyle mi
is that so?
gerçekten mi
oh really
Turkish - Turkish
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki: "Hiçbir genç adam, ölümü gerçekten düşünmemiştir."- N. Ataç
Gerçek olarak, hakikaten, sahi, sahiden, filhakika, filvaki
gerçekten
Favorites