Tom found that he actually liked working for Mary.
- Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.
Tom has actually never been to Boston.
- Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
Scientific truth is a creation of the human mind.
- Bilimsel gerçek insan aklının bir yaratılışıdır.
At last, the truth became known to us.
- Sonunda gerçek bizim tarafımızdan öğrenildi.
I believe it is a genuine Picasso.
- Onun gerçek bir Picasso olduğuna inanıyorum.
That football is made of genuine leather.
- O futbol topu gerçek deriden imal edilmiştir.
I doubt the authenticity of the document.
- Belgenin gerçekliğinden şüpheliyim.
That he was busy is true.
- Onun meşgul olduğu gerçektir.
His story sounds true.
- Onun hikayesi gerçek görünüyor.
Have you ever experienced virtual reality?
- Sanal gerçekliği hiç deneyimledin mi?
Have you ever tried using a virtual reality headset?
- Sanal gerçeklik kulaklığı kullanmayı hiç denedin mi?
The factual world is often weirder than the fictional world.
- Gerçek dünya genellikle kurgusal dünyadan daha tuhaftır.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
The facts did not become public for many years.
- Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
Many economists are ignorant of that fact.
- Çok sayıda ekonomist, o gerçekten habersiz.
Using cash makes you think money is truly substantial.
- Nakit kullanmak sana paranın gerçekten önemli olduğunu düşündürür.
Do you really want to sell your house right now?
- Evini hemen satmayı gerçekten istiyor musun?
These items must be returned to their rightful owner.
- Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
I was really very happy.
- Gerçekten çok mutluydum.
That was really effective.
- O gerçekten etkiliydi.
Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
- Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
What he says is gospel.
- Onun söylediği şey gerçek.
Even though the media reports that she is a potential presidential candidate, does anyone really think that she is a potential president?
- Medya onun potansiyel bir başkan adayı olduğunu bildirmesine rağmen, herhangi biri gerçekten onun potansiyel bir başkan olduğunu düşünüyor mu?
Tom believes the philosophy of Ayn Rand is truly objective.
- Tom, Ayn Rand felsefesinin gerçekten tarafsız olduğuna inanmaktadır.
Esperanto is a truly regular and easy language.
- Esperanto gerçekten düzenli ve kolay bir dildir.
A proper gentleman brings his lady red roses.
- Gerçek bir beyefendi kadınına kırmızı güller getirir.
The facts weren't properly understood.
- Gerçekler tam olarak anlaşılmadı.
I felt really positive.
- Gerçekten olumlu hissettim.
I know the real reason for his absence.
- Onun yokluğunun gerçek nedenini biliyorum.
The portrait looks exactly like the real thing.
- Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
I hid the true amount I spent from him.
- Harcadığım gerçek miktarı ondan sakladım.
The true secret of writing a good letter is to write as if you were talking.
- İyi bir mektup yazmanın gerçek sırrı sanki konuşuyormuşsun gibi yazmaktır.
The portrait looks exactly like the real thing.
- Portre tam olarak gerçek şey gibi görünüyor.
I know exactly what you mean. Parents can be really annoying.
- Ne demek istediğini tam olarak biliyorum. Anne ve babalar gerçekten sinir bozucu olabiliyorlar.
If you keep on complaining, I will get mad for real.
- Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.
At that time, I thought that I was going to die for real.
- O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.
Can't you divorce fantasy from reality?
- Hayali gerçekten ayıramıyor musun?
She looks young, but in reality she's over 40.
- O genç görünüyor, ama gerçekte o, 40 yaşın üzerinde.
These items must be returned to their rightful owner.
- Bu eşyalar gerçek sahibine iade edilmelidir.
To be truthful, this matter doesn't concern her at all.
- Gerçekçi olmak gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
I don't think he is truthful.
- Onun gerçekçi olduğunu sanmıyorum.
I am literally crying right now.
- Ben şimdi gerçekten ağlıyorum.
He explains the literal meaning of the sentence.
- O, cümlenin gerçek anlamını açıklıyor.
Tom seemed really sincere.
- Tom gerçekten samimi görünüyordu.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.