genelinde

listen to the pronunciation of genelinde
Turkish - English
throughout
In every part; everywhere
Completely through, right the way through

the stronge knyght and my lorde recountyrd togydir, and there he smote my lorde thorowoute with his speare .

{p} quite or completely through
{a} every where, in every part, fully
in every; during; end-to-end
during an entire period of time
used to refer to cited works
Quite through; from one extremity to the other of; also, every part of; as, to search throughout the house
in every part of; all through
If you say that something happens or exists throughout a place, you mean that it happens or exists in all parts of that place. `Sight Savers', founded in 1950, now runs projects throughout Africa, the Caribbean and South East Asia Throughout is also an adverb. The route is well sign-posted throughout
{e} in every part, at every point or moment
from first to last; "the play was excellent end-to-end
In every part; as, the cloth was of a piece throughout
from first to last; "the play was excellent end-to-end"
If you say that something happens throughout a particular period of time, you mean that it happens during the whole of that period. The national tragedy of rival groups killing each other continued throughout 1990 Movie music can be made memorable because its themes are repeated throughout the film. Throughout is also an adverb. The first song, `Blue Moon', didn't go too badly except that everyone talked throughout
genel
general

The labor unions had been threatening the government with a general strike. - İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

Generally speaking, the climate in England is mild. - Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır.

genel
{s} common

Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets. - Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.

Osteoporosis is more common in advanced age, and is often a concern for post-menopausal women. - Osteoporoz ileri yaşlarda daha yaygındır ve genellikle menopoz sonrası kadınlar için bir sorundur.

genel
public

Are there public restrooms in this building? - Bu binada genel tuvalet var mı?

Couples don't usually hold hands in public here. - Çiftler burada halk içinde genellikle el ele tutuşmazlar.

genel
generic
genel
{s} widespread
genel
broad

Broadly speaking, dogs are more faithful than cats. - Genellikle, köpekler kedilerden daha sadıktırlar.

genel
prevalent
genel
(Ticaret) across-the-board
genel
comprehensive
genel
rife
genel
generalis

It is dangerous to generalise about a situation which you do not fully understand. - Tamamen anlamadığın bir durum hakkında genelleme yapmak tehlikelidir.

genel
popular

He is popular among general readers. - O genel okuyucular arasında popüler.

As is often the case with educated people, he likes classical music better than popular music. - Genellikle eğitimli insanlarda olduğu gibi o klasik müziği popüler müzikten daha çok seviyor.

genel
birdie
genel
(Dilbilim) generic term
genel
coarse
genel
(Biyokimya) routine
genel
exoterical
genel
(Ticaret) over-all
genel
(Ticaret) macro
ülke genelinde
countrywide
ülke genelinde
country-wide
ülke genelinde
across the country
genel
{s} grand

My grandfather usually eats breakfast at six. - Büyükbabam sabah kahvaltısını genellikle saat altıda yer.

genel
running

There is so much pollution in New York that joggers often wear masks when running. - New York'ta o kadar çok kirlenme var ki koşucular genellikle maske takarlar.

genel
pandemic
genel
universal

Universal suffrage was a major achievement. - Genel seçim hakkı büyük bir başarıydı.

genel
abstract
genel
current
genel
koinos
genel
general , global , public
genel
collective
genel
prevailing

Bad cold is prevailing throughout the country. - Kötü bir soğuk algınlığı ülke genelinde hüküm sürüyor.

Bad cold is prevailing throughout the country. - Ülke genelinde soğuk hava hüküm sürüyor.

genel
across the board
genel
sweeping
genel
general, common
genel
blanket
genel
overhead
genel
general, common; public
genel
Catholic
genel
public, pertaining to the public
genel
exoteric
genel
plenary
genel
liberal
genel
epidemic
Turkish - Turkish

Definition of genelinde in Turkish Turkish dictionary

Genel
umumi
genel
Bir genelleme sonucunda elde edilen
genel
Bir şeye veya bir kimseye özgü olmayıp onun bütün benzerlerini içine alan, umum
genel
Herkesin yararlanabileceği (yer, nesne)
genel
Geniş yetkileri olan bazı resmî görevlerin adında yer alır
genel
Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan
genel
Ayrıntıları göz önüne alınmayarak bütünü bakımından ele alınan: "Genel bir sıralama yapmak gerekirse, denebilir ki, dünyada en iyisi mutlu, dengeli bir evliliktir."- H. Taner
genel
Yetkisi ve sorumluluğu çok olan
genel
(Osmanlı Dönemi) umûmî
genelinde
Favorites