He is a robust young man.
- O sağlam genç bir adam.
Is she young? Yes, she is.
- O genç mi? Evet, genç.
That magazine is aimed at teenagers.
- Bu dergi gençlere yöneliktir.
Tom became popular among teenagers as soon as he made his debut on the screen.
- Tom ilk kez sahneye çıkar çıkmaz gençler arasında popüler oldu.
Don't get sassy with me young lady!
- Bana sırnaşmayın genç bayan!
That young lady is a nurse.
- Şu genç bayan bir hemşiredir.
When I was young, the hippest thing a kid could own was a transistor radio.
- Ben gençken, bir çocuğun sahip olabileceği en modern şey, bir transistör radyoydu.
Don't pick on younger kids.
- Daha genç çocuklarla uğraşmayın.
Tom is just a little younger than I am.
- Tom benden biraz daha genç.
Tom is a little younger than your daughter.
- Tom senin kızından biraz daha genç.
There is no returning to our younger days.
- Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
They don't know what difficulties Tom went through in his youth.
- Onlar, Tom'un gençliğinde hangi zorlukları yaşadığını bilmiyorlar.
When I hear that song I remember my youth.
- Ben o şarkıyı ne zaman duysam, gençliğimi hatırlıyorum.
The audience were mostly adolescents.
- Seyirciler genellikle gençti.
Junior, why don't we go into a group together?
- Genç, neden birlikte bir gruba girmiyoruz?
A young person wants to see you.
- Genç bir kişi seni görmek istiyor.
A young person is waiting for you outside.
- Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.
That young man is very keen on cycling.
- Şu genç adam bisikletçiliğe çok düşkündür.
There were two people in it, one of her girl students and a young man.
- Onun içinde iki kişi vardı, onun kız öğrencilerinden birisi ve genç bir adam.
She always has such glowing youthful skin.
- Onun hep böyle parlayan genç bir cildi var.
Though he is old, he has a youthful spirit.
- Yaşlı olmasına rağmen genç bir ruhu var.
Jolanta is a very beautiful teenager girl from Bronisław's university.
- Jolanta, Bronisław'ın üniversitesinden gelen, çok güzel bir genç kızdır.
Tom is still in his teens.
- Tom hâlâ gençlik çağlarında.
A group of youths attacked the old man.
- Gençlerden oluşan bir grup yaşlı adama saldırdı.
These four youths share an apartment in the metropolitan area.
- Bu dört genç, metropol bölgesinde bir daireyi paylaşıyorlar.