Our wedding anniversary is coming soon.
- Evlilik yıl dönümümüz yakında geliyor.
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
Are you coming to the party?
- Partiye geliyor musun?
Cathy is coming to see our baby tonight.
- Cathy bu gece bizim bebeği görmek için geliyor.
Tom is coming up behind us.
- Tom arkamızdan geliyor.
The hardest academic exam of my life is coming up. Fluid Mechanics.
- Hayatımın en zor akademik sınavı geliyor. Akışkanlar mekaniği.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
No more than 50 people came.
- 50 kişiden fazla gelen olmadı.
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
Can you come at nine?
- Dokuzda gelebilir misin?
Did you come from a musical family?
- Müziksever bir aileden mi geldin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
Fruits come from flowers.
- Meyveler çiçeklerden meydana gelir.
That sounds good, doesn't it?
- O kulağa hoş geliyor, değil mi?
It seems to me that he is honest.
- O bana dürüst gibi geliyor.
It seems that I have lost my keys.
- Anahtarlarımı kaybettim gibi geliyor.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.