gelişmek

listen to the pronunciation of gelişmek
Turkish - English
improve
progress
develop

Turkey is a developed country. - Türkiye gelişmekte olan bir ülkedir.

Japan guaranteed a 2 billion yen aid package to developing countries. - Japonya gelişmekte olan ülkelere 2 milyar yenlik bir yardım paketini taahhüt etti.

flourish
thrive
evolve
grow
grow up
blossom
advance

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

boom
ameliorate
to develop, grow up; to grow healthy; to mature
branch out
go ahead!
to develop, make progress: gelişmekte olan ülkeler developing countries
(öykü) unfold
refine
flower
to improve, to develop, to progress, to advance, to reform; to grow up, to come on; to grow, to come on, to come along; to blossom, to flourish, to thrive; to evolve; to mature
blossom out
expand
shape
make headway
shape up
open
get along
(deyim) get off the ground
brew
open out
reform
go
build
come on
(deyim) gain ground
pick
effloresce
come along
bloom
move
headway
pick up
look up
better
evolve into
Go Ahead
{f} prosper
evoive
unfold
gelişme
development

Recent developments caused them to change their travel plans. - Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.

The development of applications for Android is possible from today. - Android uygulamaların gelişmesi bugünden itibaren mümkündür.

geliş
coming

Did you notice him coming in? - Onun içeri gelişini fark ettin mi?

We could all see it coming, couldn't we? - Hepimiz onun gelişini gördük, değil mi?

geliş
arrival

She informed him of her arrival. - O, gelişi hakkında onu bilgilendirdi.

Possibly, the accident will delay his arrival. - Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.

gelişme
progress

He has made rapid progress in English. - O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.

He made remarkable progress in English. - İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.

gelişme
{i} advance

But undoubtedly there were no scientific advances then. - Ama kuşkusuz o zaman hiçbir bilimsel gelişme yoktu.

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

gelişme
headway
gelişme
advance, improvement, progress, progression, development
gelişme
improvement

My speaking and listening in Turkish needs improvement. - Türkçe konuşma ve dinlememin gelişmesi gerek.

Improvements in technology helped them succeed. - Teknolojideki gelişmeler onların başarmasına yardım etti.

geliş
arrivals
gelişme
growing
gelişme
betterment
geliş
incidence
gelişme
advancement
gelişme
evolvement
gelişme
recovery
gelişme
(Ticaret) economic progress
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

geliş
{f} flourish

Our work began to flourish. - İşlerimiz gelişmeye başladı.

The fine arts flourished in Italy in the 15th century. - Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.

geliş
grew
geliş
advent

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

The story revolves around a mysterious adventure. - Hikaye gizemli bir macera etrafında gelişiyor.

geliş
prosper
geliş
arrest
gelişme
progression
gelişme
buildup
gelişme
sprawl
gelişme
growth

Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development. - Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.

gelişme
evolution
evrim geçirmek, gelişmek
to evolve, to develop
geliş
build#up
geliş
comings
gelişme
strides
gelişme
accretion
gelişme
(Ticaret) prosperity
bir sona doğru gelişmek
work up to
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
gelişme
developing, development, growing up, growth; growing healthy; maturing
gelişme
budding
gelişme
development, making progress, improvement
gelişme
pickup
gelişme
amelioration
gelişme
(Hukuk) development, improvement
gelişme
expansion
gelişme
lit. development (of plot, theme, argument, thesis, etc.)
gelişme
flourish

Our work began to flourish. - İşlerimiz gelişmeye başladı.

gelişme
formative
gelişme
inflorescence
gelişme
aggrandizement
tam istediği gibi gelişmek
go smb.'s way
zamanla gelişmek
march forward in time
çok gelişmek
wanton
Turkish - Turkish
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak: "Çalı süpürgeleri bir türlü ağaç hâline gelemeden ama, ağacı taklit edercesine gelişir."- S. F. Abasıyanık. İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek: "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum."- H. Taner. Şişmanlamak
Şişmanlamak
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak
İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek
açınmak
inkişaf etmek
palazlamak
geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi
gelişme
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül: "Şiir, uygarlıkların doğuşunda, gelişmesinde ilk işaret oluyor."- N. Cumalı
gelişme
Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm
gelişme
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül
gelişme
Olan biten
gelişmek
Favorites