gelişme

listen to the pronunciation of gelişme
Turkish - English
development

Commerce led to the development of cities. - Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.

Recent developments caused them to change their travel plans. - Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.

progress

My sister has made remarkable progress in English. - Kız kardeşim İngilizcede önemli bir gelişme kaydetti.

He made remarkable progress in English. - İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.

headway
advance, improvement, progress, progression, development
improvement

Improvements in technology helped them succeed. - Teknolojideki gelişmeler onların başarmasına yardım etti.

Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement. - Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.

advance

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

Advances in science and technology and other areas of society in the last 100 years have brought to the quality of life both advantages and disadvantages. - Son 100 yılın bilim ve teknoloji ve topluluğun diğer alanlarındaki gelişmeler hayat kalitesine hem avantajlar hem de dezavantajlar getirdi.

growing
advancement
developing, development, growing up, growth; growing healthy; maturing
strides
budding
development, making progress, improvement
pickup
amelioration
(Hukuk) development, improvement
expansion
lit. development (of plot, theme, argument, thesis, etc.)
flourish

Our work began to flourish. - İşlerimiz gelişmeye başladı.

formative
inflorescence
growth

Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development. - Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.

betterment
evolvement
recovery
(Ticaret) economic progress
progression
buildup
sprawl
evolution
accretion
(Ticaret) prosperity
aggrandizement
gelişmek
improve
geliş
coming

Did you notice him coming in? - Onun içeri gelişini fark ettin mi?

I saw him coming upstairs. - Onu üst kata gelişini gördüm.

gelişmek
progress
geliş
arrival

The arrival of the troops led to more violence. - Askerlerin gelişi daha fazla şiddete yol açtı.

Ken is waiting for the arrival of the train. - Ken trenin gelişini bekliyor.

gelişmek
develop

Japan guaranteed a 2 billion yen aid package to developing countries. - Japonya gelişmekte olan ülkelere 2 milyar yenlik bir yardım paketini taahhüt etti.

India is a developing country. - Hindistan gelişmekte olan bir ülkedir.

gelişme işi, serpilip büyüme
business development, and growth flourish
gelişme dönemi ağrıları
growing pains
gelişme engelli çocuk
retarded child
gelişme göstermek
go forward
gelişme göstermemek
make no headway
gelişme göstermeyen
unprogressive
gelişme ile gelen
(Hukuk) co-development
gelişme ile ilgili
evolutionary
gelişme kaydetmek
make progress
gelişme sağlayan kimse
refiner
gelişme çağında olan
budding
gelişme çağındaki beceriksiz genç
hobbledehoy
gelişmek
flourish
gelişmek
thrive
gelişmek
{f} evolve
gelişmek
{f} expand
gelişmek
grow
gelişmeler
developments

Recent developments caused them to change their travel plans. - Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.

Here are the latest developments. - İşte en son gelişmeler.

geliş
arrivals
gelişme göstermek
increase
gelişmek
grow up
gelişmek
blossom
gelişmek
{f} ameliorate
gelişmek
advance

Advanced countries must give aid to developing countries. - Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.

ekonomik gelişme
economic progress
ekonomik gelişme
(Politika, Siyaset) economic growth
geliş
incidence
gelişme göstermek
develop
gelişme göstermek
progress
gelişme göstermek
improve
gelişme göstermek
grow
gelişme göstermek
advance
gelişmek
open
gelişmek
get along
gelişmek
(deyim) get off the ground
gelişmek
brew
gelişmek
open out
gelişmek
reform
gelişmek
go
gelişmek
build
gelişmek
come on
gelişmek
(deyim) gain ground
gelişmek
pick
kentsel gelişme
(İnşaat) urban development
olumlu bir gelişme
a positive development
olumlu gelişme
positive development
teknik gelişme
technical development
teknolojik gelişme
(Ticaret) innovation
geliş
{f} brew
geliş
{f} growing

Trade between the two countries has been steadily growing. - İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.

geliş
{f} prospering
geliş
build up

Reading helps you build up your vocabulary. - Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.

I want to build up my vocabulary. - Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.

geliş
{f} flourish

After First Contact, the material and spiritual development of humanity flourished. - İlk temastan sonra, insanlığın maddesel ve ruhsal gelişimi ilerledi.

The fine arts flourished in Italy in the 15th century. - Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.

geliş
grew
geliş
advent

The tribe wasn't delighted about the advent of the peacemaker. - Kabile arabulucunun gelişi hakkında memnun değildi.

The advent of the euro is the beacon for the new millennium. - Euronun gelişi yeni binyılın işaretidir.

geliş
prosper
geliş
arrest
gelişmek
effloresce
gelişmek
come along
gelişmek
bloom
gelişmek
move
gelişmek
headway
gelişmek
pick up
gelişmek
look up
gelişmek
better
birdenbire gelişme
sudden development
geliş
build#up
geliş
comings
gelişmek
evolve into
gelişmeler
advancements
insani gelişme endeksi
Humanitarian development index
sosyal gelişme
social development
toplumsal gelişme
social development
beklenmedik gelişme
unexpected development
dengeli ekonomik gelişme
(Kanun) balanced growth
dengeli ve sürdürülebilir gelişme
(Hukuk) balanced and sustainable development
erken gelişme
precociousness
erken gelişme
forwardness
erken gelişme
precocity
fiziksel gelişme
(Tıp) physical development
fiziksel ve ruhsal gelişme bozukluğu
cretinism
geliş
coming, advent, arrival
geliş
med. presentation (at birth)
geliş
coming, arriving, arrival; advent
geliş
incoming
geliş
forthcoming
gelişmek
boom
gelişmek
to develop, grow up; to grow healthy; to mature
gelişmek
branch out
gelişmek
go ahead!
gelişmek
to develop, make progress: gelişmekte olan ülkeler developing countries
gelişmek
(öykü) unfold
gelişmek
refine
gelişmek
flower
gelişmek
to improve, to develop, to progress, to advance, to reform; to grow up, to come on; to grow, to come on, to come along; to blossom, to flourish, to thrive; to evolve; to mature
gelişmek
blossom out
gelişmek
shape
gelişmek
make headway
gelişmek
shape up
gelişmek
Go Ahead
gelişmek
{f} prosper
gelişmek
evoive
gelişmek
unfold
gelişmeler
developments, events, happenings
hızlı gelişme içerisinde
with rapid strides
kanser gibi kötücül gelişme
cancerous growth
kesikli gelişme
(Pisikoloji, Ruhbilim) discontinuous development
klinik gelişme
clinical development
milli ekonomik gelişme
(Hukuk) national economic development
uyumlu ekonomik gelişme
(Hukuk) harmonious economic development
veri terminal cihazı; gelişme testi ve değerlendirilmesi
(Askeri) data terminal equipment; developmental test and evaluation
yaşının gerisinde gelişme gösteren kimse
late developer
yeni bir gelişme
(Hukuk) breakthrough
yetersiz gelişme
underdevelopment
önemli gelişme
(Hukuk) substantial progress
Turkish - Turkish
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül: "Şiir, uygarlıkların doğuşunda, gelişmesinde ilk işaret oluyor."- N. Cumalı
Yazılarda giriş bölümlerinden sonra konunun türlü yönlerden açılıp genişlediği, zenginleştiği, olgunlaştığı bölüm
Gelişmek işi, inkişaf, neşvünema, tekâmül
Olan biten
İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü bazen de İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (İngilizce: Organisation for Economic Co-operation and Development -OECD), uluslararası bir ekonomi örgütüdür
Gelişmek
açınmak
Gelişmek
inkişaf etmek
Gelişmek
palazlamak
geliş
Gelme işi veya biçimi: "Keklik gibi taştan taşa sekerek / Gerdan açıp gelişini sevdiğim."- Ruhsatî
geliş
Gelme işi veya biçimi
gelişmek
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak: "Çalı süpürgeleri bir türlü ağaç hâline gelemeden ama, ağacı taklit edercesine gelişir."- S. F. Abasıyanık. İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek: "Dünyanın gelişmiş, gelişmemiş ülkelerini tek tek geziyorum."- H. Taner. Şişmanlamak
gelişmek
Şişmanlamak
gelişmek
Büyüyüp boy atmak, yetişmek, neşvünema bulmak
gelişmek
İlerlemek, olgunlaşmak, genişlemek, inkişaf etmek
sosyal gelişme
Sosyolojik bakımdan gözlenen değişme ve gelişme
toplumsal gelişme
Toplumun bütün olarak değişmesi ve gelişmesi
gelişme
Favorites