geet

listen to the pronunciation of geet
English - Turkish

Definition of geet in English Turkish dictionary

great
{s} ulu

Bu ülkeyi yine ulu yapmak için ileri görüşlü bir öndere ihtiyacımız var. - We need a forward-looking leader to make this country great again.

Böyle uluslararası birleşme harika sonuçlar doğurdu. - Such international cooperation produced great results.

great
muhteşem

Tom gerçekten muhteşem zaman geçirdi. - Tom had a really great time.

Bu kravatın o gömlekle muhteşem uyacağını düşünüyorum. - I think this tie will go great with that shirt.

great
büyük (derece/miktar)
great
dağlar kadar
great
hayvani
great
mühim
great
harika

Sonunda harika bir çözüm buldum. - I finally came up with a great idea.

Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın. - You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.

great
kocaman

Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir. - A tiny spark may become a great flame.

great
koca

Cılız bir kıvılcım kocaman bir aleve dönüşebilir. - A tiny spark may become a great flame.

Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi. - Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.

great
önemli

Bu, çok önemli bir konu. - This is a matter of great importance.

Bu sorun çok önemlidir. - This matter is of great importance.

great
nefis
great
çok iyi

Bob ve ben çok iyi arkadaşlarız. - Bob and I are great friends.

Aşağıdaki talimatlarda çok iyi değilim. - I'm not so great at following directions.

great
müthiş

Bu müthiş bir fırsat. - It's a great opportunity.

Zaman müthiş bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür. - Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils.

great
yetenekli

Senin harika yeteneğin var. Sen gerçekten yeteneklisin. - You have great talent. You are truly gifted.

great
{s} büyük

Hindistan uzun yıllar boyunca Büyük Britanya tarafından yönetildi. - India was governed by Great Britain for many years.

İstasyonda biletimi bulurken büyük zorluk yaşadım. - I had great difficulty in finding my ticket at the station.

great
{s} iyi

İyi sağlık büyük bir nimettir. - Good health is a great blessing.

Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın. - You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.

English - English
very

An thor was this geet muckle bloke standin by the door!.

great
Jet
{i} jet, very hard form of coal used to make buttons and decorative items (Archaic)
geet
Favorites