Definition of geçmiş in Turkish English dictionary
- history
I'm doing some history research and would like to ask you a few questions.
- Biraz geçmişi araştırma yapıyorum, ve size birkaç soru sormak istiyorum.
Latin Americans know very little about the history of the indigenous peoples who used to live here several centuries ago.
- Latin Amerikalılar birkaç asır önce burada yaşamış olan yerlilerin geçmişi hakkında çok az şey bilmektedir.
- past
Difference between the past, present, and future is nothing but an extremely widespread illusion.
- Geçmiş, şimdi ve gelecek arasındaki ayrım sadece çok yaygın yanılsamadan başka bir şey değildir.
You should try to forget your unhappy past.
- Mutsuz geçmişini unutmaya çalışmalısın.
- background
I checked on Tom's background and he seems to be a well-respected man.
- Tom'un geçmişine bir göz attım ve o oldukça saygı duyulan bir adam gibi görünüyor.
She always prides herself on her academic background.
- O, hep akademik geçmişiyle övünür.
- former
In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
- Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
- previous
No previous experience is required.
- Geçmiş deneyim gerekli değil.
- forefathers, ancestors
- the dead, the deceased
- past, passed
- departed
- passe
My grandparents were German, and the language has been passed down to me and my brother.
- Büyükbaba ve büyükannelerim Almandı ve dil bana ve erkek kardeşime geçmiş oldu.
He can not have passed the exam.
- O, sınavı geçmiş olamaz.
- lang syne
- standing
- antecedents
- past its prime, passé (flower)
- bygone
No one can bring back a bygone era.
- Kimse geçmiş dönemi geri getiremez.
Let's let bygones be bygones.
- Bırak geçmişte kalsın.
- overripe, overmature (fruit)
- past, bygone; past, background; history
- past; bygone
- past, the past
- gone
The summer had gone before I knew it.
- Ben tanımadan önce yaz geçmişti.
The only thing that matters is what you do today, yesterday is gone.
- Önemli olan bugün ne yaptığındır, dün geçmişte kalmıştır.
- belated
- yesterdays
- case history
- {i} departing
- yore
- passed
I must've passed out.
- Kendimden geçmiş olmalıyım.
Days turned into weeks, weeks turned into months and, before we knew it, another year had passed.
- Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı ve biz ne olduğunun farkına bile varmadan başka bir yıl daha geçmiş oldu.
- (Bilgisayar) retro
- excelled
- foregone
- geared
- lost
- olden
- pluperfect
- preterite
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.
- perfect
- geçmiş olsun
- Get well soon
- geçmiş olsun
- I hope you'll get better soon
- geçmiş örnek
- precedent
- geçmiş olsun
- have a speedy recovery
- geçmiş olsun
- have a swift recovery
- geçmiş olsun
- glad you are feeling better
- geçmiş zaman
- Dilbilgisi - Past tense
- geçmiş zaman
- Old times
- geçmiş deneyimler
- background
- geçmiş dönem
- previous period
- geçmiş geçmişte kalsın
- let bygones be bygones
- geçmiş ile ilgili bilgiler
- case history
- geçmiş kredi kayıtları
- credit history
- geçmiş mutlu günler
- palmy days
- geçmiş nüsha
- back number
- geçmiş ola! Gone forever
- (said about a missed opportunity)
- geçmiş ola/olsun
- May you recover soon!/I'm sorry about your bad luck
- geçmiş olsuna gitmek
- to pay a visit to one who has experienced illness or anything unpleasant
- geçmiş tarih atmak
- antedate
- geçmiş tarihi de kapsatmak
- back date
- geçmiş tarihle yazmak
- predate
- geçmiş zaman
- preterite
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.
- geçmiş zaman
- eld
- geçmiş zaman
- past tense
- geçmiş zaman
- preterit
Sometimes Tom uses the preterite incorrectly.
- Bazen Tom geçmiş zamanı yanlış kullanıyor.
- geçmiş zaman
- lang syne
- geçmiş zaman belirten
- preterit
- geçmiş zaman belirten
- preterite
- geçmiş zaman gram
- past tense
- geçmiş zaman ortacı gram
- past participle
- geçmiş zaman sıfat-fiili
- past participle
- geçmiş zaman yerine kullanılan geniş zaman
- historical present
- geçmiş zaman öneki
- (yunanca vb.) augment
- geçmiş zamanın hikâyesi
- pluperfect tense
- geçmiş zamanın hikâyesi
- pluperfect
- geçmiş öncesi gram
- past perfect, pluperfect: -mişti
- geniş zamanla geçmiş anlatımı
- historical present
- kendinden geçmiş
- ecstatic
The little boy was ecstatic.
- Küçük çocuk kendinden geçmişti.
I'm ecstatic about it.
- Ben onun hakkında kendinden geçmişim.
- geçmiş olsun
- i hope you will get better soon
- geçmiş olsun
- get well
- geçmiş olsun
- sorry to hear what happened
- Geçmiş olsun
- Feel better
- geçmiş zaman
- (Dilbilim) simple past tense
- kendinden geçmiş
- distraught
- tarihi geçmiş
- out of date
- tarihi geçmiş
- anachronistic
- yakın geçmiş
- (Dilbilim) present perfect
- öz geçmiş
- (Tıp) autobiography
- öz geçmiş
- (Ticaret) background
- öz geçmiş
- (Ticaret) resume
Your resume is impressive.
- Senin öz geçmişin etkileyici.
You have a very impressive resume.
- Çok etkileyici bir öz geçmişin var.
- geçmiş zaman
- past times
- geçmiş zaman
- former times
- geçmiş zaman
- past
In books lies the soul of the whole past time.
- Kitaplarda bütün geçmiş zamanın ruhu yatıyor.
- 20 yıllık geçmiş
- 20 years of past
- iç içe geçmiş
- Entwined; entwined together
- tarihi geçmiş
- expired
- tarihi geçmiş
- expiration date passed
- yardımcı fiilinin geçmiş zamanı
- could can
- -di'li geçmiş zaman
- past tense containing the morpheme -di
- -miş'li geçmiş zaman
- {g} the inferential past tense: Gelmiş. I gather that he's come
- avurtu avurduna göçmüş/geçmiş
- having sunken cheeks
- belirli geçmiş zaman
- definite past tense
- belirsiz geçmiş
- (Dilbilim) past indefinite tense
- belirsiz geçmiş zaman
- reported past
- belirsiz geçmiş zaman
- reported past tense
- belirsiz geçmiş zaman
- (Dilbilim) past indefinite
- birbirine geçmiş
- locked
- birbirine geçmiş
- lap straked
- birbirine geçmiş
- lap strake
- birbirine geçmiş
- lap streaked
- birbirine geçmiş
- raddled
- birbirine geçmiş
- intertangled
- birbirine geçmiş
- interlocked
- birbirine geçmiş
- lap streak
- bu kart tarihi geçmiş
- This card is expired
- cinsel geçmiş
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual history
- dili geçmiş zamanın hikâyesi
- past perfect
- felekin çemberinden geçmiş
- (someone) who has been through the mill, who has had his ups and downs in life
- geçmiş zaman
- pluperfect
- geçmiş zaman
- langsyne
- geçmiş zaman
- foretime
- günü geçmiş
- overdue
- günü geçmiş
- out of date
- günü geçmiş nüsha
- back issue
- karını karnına geçmiş
- painfully thin person
- kayda geçmiş
- filed
- kendinden geçmiş
- gone
Tom was only gone for fifteen minutes.
- Tom sadece on beş dakika kendinden geçmişti.
- kendinden geçmiş
- rapt
- kendinden geçmiş
- ensorceled
- kendinden geçmiş
- ecstatical
- kendinden geçmiş
- distracted
You seem distracted today.
- Bugün kendinden geçmiş görünüyorsun.
Mary asked Tom to open the wine bottle and then kissed him while he was distracted.
- Mary Tom'dan şarap şişesini açmasını istedi ve sonra kendinden geçmişken onu öptü.
- kendinden geçmiş
- slaphappy
- kendinden geçmiş
- senseless
- kendinden geçmiş
- entranced
- kendinden geçmiş
- slaphappier
- kendinden geçmiş
- rapturous
- kendinden geçmiş
- unconscious
- kendinden geçmiş
- ensorcelled
- kendinden geçmiş
- beside oneself
- kendinden geçmiş
- temulent
- kendinden geçmiş
- drunk
- kendinden geçmiş
- in raptures over something
- kendinden geçmiş
- in raptures about something
- kendinden geçmiş
- enrapt
- kendinden geçmiş
- intoxicated
- kendinden geçmiş kadın
- maenad [Brit.]
- kendinden geçmiş kadın
- menad
- kendinden geçmiş olarak
- unconsciously
- modası geçmiş
- Queen Anne is Dead
- modası geçmiş
- out of fashion, out of date, old-fashioned, outdated, dated, antiquated, behind the times, obsolete, corny, outmoded
- modası geçmiş (yöntem)
- old-school
- modası geçmiş şey
- old hat
- modası geçmiş şey
- back number
- sansürden geçmiş
- unexpurgated
- tamamlanmış geçmiş zaman
- perfect tense
- tamamlanmış geçmiş zamanlı fiil
- perfect
- tarihe geçmiş
- historical
- tarihe geçmiş
- historied
- vadesi geçmiş
- overdue
This book is overdue.
- Bu kitap vadesi geçmiş.
- vadesi geçmiş
- stale
- vadesi geçmiş
- past due
This bill is long past due.
- Bu senetin vadesi geçmiş.
- yetersiz akademik geçmiş
- (Eğitim) unsatisfactory academic record
- zevkten kendinden geçmiş
- entranced with joy
- önceki geçmiş zaman
- pluperfect
- önceki geçmiş zaman
- pluperfect tense
- şimdiki zamanla kullanılan geçmiş zamanlı kelime
- preterite present