Tom doesn't know what Mary does for a living.
- Tom Mary'nin geçinmek için ne yaptığını bilmiyor.
The refugees in that camp have been living from hand to mouth for a month.
- O kamptaki mülteciler bir aydır kıt kanaat geçinmektedirler.
I'm sure Tom knows enough French to get by.
- Tom'un geçinmek için yeterli Fransızca bildiğinden eminim.
I can't get by on such a small income.
- Böylesine küçük bir gelirle geçinemem.
He is rather hard to get along with.
- Kendisiyle geçinmek çok zordur.
Tom is easy to get along with.
- Tom ile geçinmek kolaydır.
Tom is easy to handle.
- Tom'la geçinmek kolaydır.
I'm sure Tom knows enough French to get by.
- Tom'un geçinmek için yeterli Fransızca bildiğinden eminim.
It's hard to get by on minimum wage.
- Asgari ücretle geçinmek zordur.
He is difficult to get along with.
- Onunla iyi geçinmek zordur.
He is rather hard to get along with.
- Kendisiyle geçinmek çok zordur.
Do you know what Tom does for a living?
- Tom'un geçinmek için ne yaptığını biliyor musun?
Tom knew what Mary did for a living.
- Tom Mary'nin geçinmek için ne yaptığını biliyordu.
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
It's getting harder and harder to make a living.
- Geçinmek gittikçe zorlaşıyor.
Tom is easy to get along with.
- Tom ile geçinmek kolaydır.
He is rather hard to get along with.
- Kendisiyle geçinmek çok zordur.
A job is not merely a means to earn a living.
- Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.
He doesn't earn enough money to live on.
- Geçinmek için yeterli para kazanmıyor.
They looked forward to a time when they would no longer have to live from hand to mouth.
- Artık kıt kanaat geçinmek zorunda olmayacakları zamanı dört gözle bekliyorlardı.