geçiştirme

listen to the pronunciation of geçiştirme
Turkish - English
circumlocution
An overly complicated means of expression
{n} the use of indirect words
indirect or roundabout expression
The use of many words to express an idea that might be expressed by few; indirect or roundabout language; a periphrase
an indirect way of expressing something a style that involves indirect ways of expressing things
a roundabout or indirect way of speaking; the use of more words than necessary to express an idea
an indirect way of expressing something
a style that involves indirect ways of expressing things
a roundabout expression
Use of other words to describe a specific word or idea which cannot be remembered
A circumlocution is a way of saying or writing something using more words than are necessary instead of being clear and direct. the practice of using too many words to express an idea, instead of saying it directly
speaking around a point rather than getting to it, such as S T Coleridge's "twice five miles of fertile ground" in "Kubla Khan " Also known as periphrasis
The use of indirect or roundabout language The use of more words than necessary as a means of avoiding a simple direct expression
the use of indirect language or roundabout expressions; evasion in speech or writing See also: cledonism, periphrasis
\sir-kum-lo-KYOO-shun\, noun: The use of many words to express an idea that might be expressed by few; indirect or roundabout language; a periphrase
{i} excessive wordiness, verbosity
geçiş
passing
geçiş
transition

The transition from farm life to city life is often difficult. - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

Adolescence is a period of transition between childhood and adulthood. - Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.

geçiş
passage

A car lying on its side blocked the passage. - Yan yatan bir araç geçişi engelledi.

This is the passage to the sea. - Bu denize doğru geçiştir.

geçiş
pass

I got a season's pass to all the home games. - Bütün ev oyunları için sezonluk geçiş aldım.

This is the passage to the sea. - Bu denize doğru geçiştir.

geçiş
(Denizbilim) pivot
geçiş
(Bilgisayar) run
geçiş
(Otomotiv) transfer
geçiş
modulate
geçiştirmek
(Konuşma Dili) brazen it out
geçiştirmek
slur over
geçiştirmek
(deyim) brush over
geçiştirmek
evade
geçiştirmek
(Dilbilim) pass over
geçiştirmek
avoid
risk geçiştirme
(Sigorta) workaround
geçiş
migration
geçiş
{i} transit

The educational system is in transition. - Eğitim sistemi geçiş aşamasında.

Chromium is a transition element. - Krom bir geçiş elementidir.

geçiş
crossing

I saw her crossing the street. - Onun caddeyi geçişini gördüm.

The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees. - Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.

geçiştirmek
stay
geçiştirmek
gloss over
geçiştirmek
parry
geçiş
{i} changeover
Geçiş
transistion
geçiş
switched to
geçiş
mus. transition; modulation
geçiş
pass, passing; transit; transition
geçiş
intermediate tone between two primary colors
geçiş
progression
geçiş
modulation
geçiş
passing, crossing
geçiş
(Nükleer Bilimler) interpass
geçiş
acces
geçiştirmek
to avoid, to weather; to evade, to parry
geçiştirmek
to escape (something) with little harm; to get rid of (something) quite easily
geçiştirmek
fudge
geçiştirmek
slide over
geçiştirmek
slight
geçiştirmek
to palliate
geçiştirmek
to get by with, get along on/by
geçiştirmek
pass off
geçiştirmek
ward
geçiştirme
perfunctory work
Turkish - Turkish
Geçiştirmek işi
geçiş
Resimde iki ayrı rengi birbirine bağlayan ara ton
geçiş
Herhangi bir durumdaki değişme, intikal
geçiş
Geçme işi veya biçimi
geçiş
Bir parça süresince bir tondan başka bir tona atlama
geçiş
Ses organlarının bir durumdan ötekine geçmesi
geçiş
Geçme işi veya biçimi: "Bekleme sabırsızlığını çoktan kaybetmiş olduğum için vaktin geçişini pek fark etmiyordum."- R. N. Güntekin
geçiştirmek
Az bir zararla atlatmak, kurtulmak: "Nihat bu kazayı da geçiştirince tekrar gözlerini apartmanın kapısına dikti."- P. Safa
geçiştirmek
Az bir zararla atlatmak, kurtulmak
geçiştirmek
Gereken önemi vermemek, üstünde durmadan başından savmak