geçiş

listen to the pronunciation of geçiş
Turkish - English
passing
transition

The transition from farm life to city life is often difficult. - Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.

Adolescence is a period of transition between childhood and adulthood. - Ergenlik çocukluk ve yetişkinlik arasındaki geçiş dönemidir.

pass

Tom bought a VIP pass. - Tom bir VIP geçiş aldı.

I have two passes to the game. - Oyuna iki geçişim var.

(Hukuk) passage

A car lying on its side blocked the passage. - Yan yatan bir araç geçişi engelledi.

The minority party made a last-ditch effort to block passage of the bills. - Azınlık partisi, faturaların geçişini engellemek için son çabayı sarfetti.

mus. transition; modulation
pass, passing; transit; transition
intermediate tone between two primary colors
progression
modulation
changeover
passing, crossing
(Denizbilim) pivot
(Bilgisayar) run
(Otomotiv) transfer
modulate
migration
{i} transit

The DJ transitioned between two songs. - DJ iki şarkı arasında geçiş yaptı.

The educational system is in transition. - Eğitim sistemi geçiş aşamasında.

crossing

I saw her crossing the street. - Onun caddeyi geçişini gördüm.

The border crossing was crowded with people, many of whom were refugees. - Sınır geçişi insanlarla doluydu, onların çoğu mültecilerdi.

transistion
switched to
(Nükleer Bilimler) interpass
acces
geç
late

He appeared at the party late. - O, partiye geç geldi.

I'm sorry to be late. - Geç kaldığım için üzgünüm.

geçiş ücreti
toll

This bridge was originally a toll bridge. - Bu köprü aslında geçiş ücreti alınan bir köprüydü.

You need to have exact change to pay the toll of the expressway. - Otoban geçiş ücretini ödemen için tam değişime sahip olmalısın.

geçiş çökeltisi
(Mühendislik) Transition precipitation
geçiş önceliğine uymamak
failure to yield
geçiş önceliğine uymamak
failure to obey yield sign
Geçiş Girişimleri Bürosu
(Askeri) Office of Transition Initiatives
geçiş admitansı
transfer admittance
geçiş akımı
transfer current
geçiş aracı
transit instrument
geçiş belgesi
passport
geçiş bölgesi
transition region
geçiş derleyicisi
cross compiler
geçiş dönemi
transition period
geçiş dönemi
(Hukuk) transitional stage
geçiş elementi
transition element
geçiş frekansı
crossover frequency
geçiş görev
function of transfer
geçiş hakkı
right of way
geçiş hakkı
(Hukuk) right of passage
geçiş hakkına sahip olmak
to have the right of way
geçiş hakkına uymak
to observe the right of way
geçiş hakkına uymamak
to ignore the right of way
geçiş hattı
by-pass port
geçiş iletimi
transconductance
geçiş izni
safe-conduct
geçiş izni
pass

I can't let you enter without a pass. - Geçiş izni olmadan girmene izin veremem.

geçiş işlevi
transfer function
geçiş kanalı
port
geçiş karakteristiği
transfer characteristic
geçiş kartı
transition card
geçiş matrisi
transition matrix
geçiş metali
transition metal
geçiş noktası
transition point
geçiş notası
passing note
geçiş olasılığı
transition probability
geçiş parası
turnpike
geçiş parası
(köprü vs.) toll
geçiş süresi
pass time, run time
geçiş sıcaklığı
transition temperature
geçiş vizesi
transit visa
geçiş yok
No passing
geçiş yolu köprü ayağı
(Askeri) causeway pier
geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş
(Askeri) causeway section, nonpowered
geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (ara kısım)
(Askeri) (I) causeway section, nonpowered (intermediate)
geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (deniz ucu)
(Askeri) (SE) causeway section, nonpowered (sea end)
geçiş yolu kısmı, güçlendirilmemiş (sahil ucu)
(Askeri) (BE) causeway section, nonpowered (beach end)
geçiş zamanı
transit time
geçiş çeviricisi
cross assembler
geçiş önceliği hakkı
right of way
geçiş önceliği vermek
give the right of way
geçiş üstünlüğü
traffic right of way
geçiş üstünlüğü
(trafik) priority
gemilerin zararsız geçiş hakkı
(Hukuk) innocent passage
genel geçiş kartı; mevcut faaliyetler merkezi
(Askeri) common access card; current actions center
geç
slow

Time passed very slowly this week. - Bu hafta zaman çok yavaş geçti.

In childhood, time passes slowly. - Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.

geç
backward
geç
tardy

His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times. - Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.

geç
behind

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

We got behind the car and pushed. - Biz arabanın arkasına geçtik ve ittik.

geç
{f} passed

I passed by four houses. - Dört evin önünden geçtim.

After she had passed her driving test, she bought a car. - Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.

dikey geçiş
(Eğitim) vertical transfer
geç
posteriorly
geç
skip

Skip the boring chapters. - Sıkıcı bölümleri geç.

Click here to skip this ad. - Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.

geç
(Bilgisayar) bypass
geç
(Bilgisayar) ignore

He deliberately ignored me when I passed him in the street. - Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.

My best friend walked by and totally ignored me. - En iyi arkadaşım yanımdan geçti ve beni tamamen görmezden geldi.

geç
{f} switch

After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English. - Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.

Why doesn't the U.S. switch to the metric system? - ABD neden metrik sisteme geçmiyor?

geçiş dönemi
(Spor) interim
geçiş yapmak
(Bilgisayar) switch to
hızlı geçiş
whirl
otomatik geçiş
(Bilgisayar) autoswitch
tren geçiş zamanı
(Askeri) train path
yatay geçiş
(Eğitim) lateral transfer
yatay geçiş
(Eğitim) undergraduate transfer
geç
go over

I need to go over my notes. - Notlarımı gözden geçirmeliyim.

I want to go over a few things with you. - Seninle birlikte birkaç şeyi gözden geçirmek istiyorum.

geç
{f} lapse
geç
behind time

The bus arrived ten minutes behind time. - Otobüs on dakika geç kaldı.

The train was almost an hour behind time. - Tren neredeyse bir saat geç kaldı.

geç
{f} pass

If she studied hard, she could pass the exam. - Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.

Some read books just to pass time. - Bazıları yalnızca zaman geçsin diye kitap okurlar.

geç
{f} lapsing
geç
go by

Days go by and still no sign of Tom. - Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok

I go by that church every day. - Her gün o kilisenin önünden geçerim.

geç
{f} overshot
geç
devolve upon
geç
elapse
geç
behindhand
geç
gone by

Just one year has gone by since my friend died. - Arkadaşım öldüğünden beri sadece bir yıl geçti.

Ten years have gone by since her death. - Onun ölümünden beri on yıl geçti.

geç
overstep
geç
gone over
geç
pass to
geç
{f} passing

It was just a passing infatuation. - O sadece geçici bir sevdaydı.

After all, he succeeded in passing the exam. - Nihayet, o, sınavı geçmeyi başardı.

geç
went over

I went over his report, but couldn't find any mistakes. - Onun raporunu tekrar gözden geçirdim ama hiçbir hata bulamadım.

Tom went over to your house. - Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.

geç
went by
geç
{f} cross

Do you mind if we cross your garden? - Bahçenizden geçebilir miyiz?

The crocodile trapped the gnu as it tried to cross the river. - Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.

geç
exceed

My annual income exceeds five million yen. - Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.

Imports exceeded exports last year. - Geçen yıl ithalat ihracatı aştı.

geç
devolve on
Geç
to be late
dikey geçiş
graduate transfer
geç
is late
geç
not later than
geç
to late
geçişler
transitions
BM Kamboçya Geçiş Süreci Yetkilisi
(Askeri) United Nations Transition Authority in Cambodia
acele geçiş
(Askeri) hasty crossing
beyan edilen doğrudan geçiş
(Politika, Siyaset) declared transit
birden geçiş
sudden transition
bu benim transit geçiş vizam
This is my transit pass
eklem geçiş açısı
(Çevre) joint translation angle
emniyetli geçiş
(Askeri) normal crossing
geç
late, delayed
geç
outdo

They are constantly trying to outdo each other. - Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

geç
speed

Don't go over the speed limit. - Hız sınırının üzerine geçmeyin.

Tom drove through the narrow tunnel at high speed. - Tom yüksek hızla dar tünelden geçti.

geç
outdid
geç
outgoing
geç
outgo
geç
back

Tom came back to Boston last year. - Tom geçen yıl Boston'a geri geldi.

No cultural background is necessary to understand art. - Hiçbir kültürel geçmiş, sanatı anlamak için gerekli değildir.

geç
outstrip
geç
ford

The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford. - Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

geç
outdone
izinli geçiş
allowed transition
izomerik geçiş
isomeric transition
izometrik geçiş
(Çevre) isometric transition
köken ve geçiş ülkeleri
(Hukuk) countries of origin and transit
köprü geçiş ücreti
bridge toll
kırık düzlemli geçiş
wedge transition
nakit geçiş
cash toll
nehir geçiş harekatı
(Askeri) river crossing operation
normal geçiş
(Bilgisayar) normal pan
ortam geçiş hızı
(Tıp) medium intake rate
oylamaya geçiş
(görüşme sonrası) cloture
paralı geçiş yeri
toll gate
paralı geçiş yeri
toll bar
rastgele geçiş
(Bilgisayar) random transition
serbest geçiş
fairway
serbest geçiş belgesi
(gemi) navicert
sunucu geçiş noktası
service access point
tarih saat grubu; sayısal geçiş grubu
(Askeri) date-time group; digital trunk group (digital transmission group)
transit geçiş
transit
transit geçiş zamanı
transit time
yasak geçiş
forbidden transition
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi
(Askeri) elevated causeway system
yükseltilmiş (kötü arazi üstünden) geçiş yolu sistemi (modüler)
(Askeri) (M) elevated causeway system (modular)
yükseltilmiş geçiş yolu sistemi (Deniz Kuvvetleri layteri)
(Askeri) (NL) elevated causeway system (Navy lighterage)
zararsız geçiş hakkı
(Hukuk) innocent passage
zincir geçiş dişlisi
(Otomotiv) chain guide wheel
çapraz geçiş
traverse
çağrı servisi pozisypnu; geçiş yolu kısmı, güçlendirilmiş; Arama noktası başlang
(Askeri) call service position; causeway section, powered; commence search point; contracting support plan; crisis staffing procedures (JCS); cryptologic support package
çift-genişlikli modüler kötü arazi (bataklık vs) geçiş yolu feri
(Askeri) double-wide modular causeway ferry
üst geçiş
upper culmination
Turkish - Turkish
Resimde iki ayrı rengi birbirine bağlayan ara ton
Herhangi bir durumdaki değişme, intikal
Geçme işi veya biçimi
Bir parça süresince bir tondan başka bir tona atlama
Ses organlarının bir durumdan ötekine geçmesi
Geçme işi veya biçimi: "Bekleme sabırsızlığını çoktan kaybetmiş olduğum için vaktin geçişini pek fark etmiyordum."- R. N. Güntekin
geçiş hakkı
Geçiş üstünlüğü
geçiş üstünlüğü
Cankurtaran, itfaiye, güvenlik araçlarına tanınan, yolu öncelikle kullanma hakkı
yatay geçiş
undergraduate transfer
dikey geçiş
İki yıllık yüksek okullardan mezun olanların, belirli koşulları yerine getirerek fakültelerde okuma hakkı elde etmesi
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı: "Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç / Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç"- Y. K. Beyatlı
geç
Kararlaştırılan, beklenen veya alışılan zamandan sonra, erken karşıtı
geç
Belirli zamandan sonra olan
yatay geçiş
Yüksek öğretimde bir okuldan bir okula yönetmeliklerin elverdiği ölçüde yapılan geçiş
üst geçiş
Bir yıldızın ufuk üzerinde en yüksek noktaya geçiş durumu, yücelim