gayretli

listen to the pronunciation of gayretli
Turkish - English
{s} diligent

A man as diligent as he is, is sure to succeed. - Onun kadar gayretli bir insan kesinlikle başaracaktır.

Tom is diligent in his studies. - Tom çalışmalarında gayretlidir.

zealous

Tom is zealous, isn't he? - Tom gayretli, değil mi?

Tom is a very zealous worker. - Tom çok gayretli bir işçidir.

{s} assiduous
eager
studious
strenuous
vigorous
hardworking
full of vim
fervent
sedulous
full of pep
fervent, sedulous, ardent, diligent
hardworking, endeavoring, diligent
(Hukuk) vigorous,eager
industrious

He's industrious and hard working. - O gayretli ve çalışkandır.

He might fail in his new project unless he is industrious. - O, gayretli olmadıkça yeni projesinde başarısız olabilir.

persevering
arduous
warm
self-motivated
enthusiasm
on one's mettle
ardent
enthusiast
avid
wholehearted
as keen as mustard
perfervid
sanguine
gayret
effort

I'll make an effort to get up early every morning. - Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim.

She wrote the book with very little effort. - Çok az bir gayretle kitabı yazdı.

gayretli olmak
zip
gayretli ve azimli kimse
plodder
gayret
{i} enthusiasm
gayret
{i} struggle
gayret
(Hukuk) endeavour
gayret
exertion, effort, endeavour, toil, labour, ardour, zeal, enthusiasm, energy, diligence, struggle
gayret
assiduous
gayret
pains
gayret
spirit
gayret
drive
gayret
dilligence
gayret
zeal

Tom is a very zealous worker. - Tom çok gayretli bir işçidir.

The only thing worse than an idiot is a zealous idiot. - Bir aptaldan daha kötü olan tek şey gayretli bir aptaldır.

gayret
vigor
gayret
glow
gayret
tug
gayret
{i} snap
gayret
{i} endeavor

He endeavored in order to do his duty. - Görevini yapmak için gayret etti.

He has consistently endeavored to help the poor. - Fakirlere sürekli yardım etmeye gayret etti.

gayret
ardour
gayret
go
gayret
head of steam
gayret
spurt
gayret
strenuousness
gayret
{i} industry
gayret
diligence

Needless to say, diligence is a key to happiness. - Söylemeye gerek yok, gayret mutluluğa götüren bir anahtardır.

gayret
intentness
gayret
verve
gayret
snatch
gayret
avidity
gayret
energy
-de gayretli
diligent in
Gayret
(Tıp) molimen
gayret
pep
gayret
nerve
gayret
effort, energy, perseverance
gayret
endeavour [Brit.]
gayret
slog
gayret
sedulity
gayret
fervor
gayret
assiduity
gayret
push
gayret
conation
gayret
fervency
gayret
ardor
gayret
Keep at it!/Persevere!
gayret
protective feeling. G
gayret
fervour [Brit.]
gayret
keenness
gayret
arduous effort, endeavor, exertion; zeal
gayret
exertion
gayret
hastiness
gayret
ardour [Brit.]
gayret
{i} fervour
gayret
{i} vim
gayret
studious
gayret
{i} studiousness
gayret
{i} zip
gayret
fervent
gayret
study

The teacher's talk stimulates Mary to study harder. - Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.

Turkish - Turkish
Çalışkan, çaba gösteren
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Dine, imana, namus gibi kıymetlere tecavüz edenlere karşı müdafaa için harekete gelmek
Gayret
(Osmanlı Dönemi) HAZEL
gayret
Olağanüstü çalışma, çaba, çalışma isteği
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Hareketli ve temiz hislerle çalışmak
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Kıskanmak, çekememek
GAYRET
(Osmanlı Dönemi) Dikkatle ve sebatla çalışmak
Gayret
(Osmanlı Dönemi) GAR
Gayret
(Osmanlı Dönemi) GAİR
Gayret
(Osmanlı Dönemi) HAMİYET
gayret
Kutsal sayılan şeylere yabancıların saldırmasını görmekten doğan dayanamama duygusu
gayret
(Osmanlı Dönemi) şeref, haysiyet, izzet
gayret
Koruma, esirgeme, kayırma duygusu
gayret
Olağanüstü çalışma, çaba, çalışma isteği: "Arkadaşlarına yardımcı olmak arzu ve gayreti onu acıklı bir duruma düşürüyordu."- M. Yesarî
gayretli
Favorites