I'll make an effort to get up early every morning.
- Her sabah erken kalkmaya gayret edeceğim.
She wrote the book with very little effort.
- Çok az bir gayretle kitabı yazdı.
Tom is zealous, isn't he?
- Tom gayretli, değil mi?
She shows no zeal for her work.
- O, işi için hiç gayret göstermedi.
He endeavored in order to do his duty.
- Görevini yapmak için gayret etti.
I endeavored to do my duty.
- Görevimi yapmak için gayret ettim.
Needless to say, diligence is a key to happiness.
- Söylemeye gerek yok, gayret mutluluğa götüren bir anahtardır.
The teacher's talk stimulates Mary to study harder.
- Öğretmenin konuşması, Mary'nin daha sıkı çalışması için gayrete getirir.