Birini ben aldım, diğer elmaları ise küçük kız kardeşime verdim.
- I took one, and gave the other apples to my little sister.
Amcam ona bir hediye verdi.
- My uncle gave him a present.
Ben, o kızın kendisine yeni bir görünüm vermek için saçını kestiğini düşünüyorum.
- I think that girl cut her hair to give herself a new look.
Tom'un bütün istediği onun vermek zorunda olduğu tüm aşkı kabul edecek bir kadın bulmaktı.
- All Tom wanted was to find a woman who would accept all the love he had to give.
Fuji Dağına tırmanma planlarından vazgeçtiler.
- They gave up their plan to climb Mt. Fuji.
Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
- I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
Ben bir yıl önce sigara içmekten vazgeçtim.
- I gave up smoking a year ago.
Ev ödevimi yapmaya çalıştım, fakat nasıl yapacağımı gerçekten bilmiyordum, bu yüzden vazgeçtim.
- I tried to do my homework, but I didn't really know how to do it, so I gave up.
Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.
- Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature.
Bu kitabı sana vereceğim.
- I will give you this book.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Güzel koku göz önüne alındığında, öğle yemeğinin hazır olduğundan şüphe yok.
- Given the lovely smell, there's no doubting that lunch is ready.
Bu kır çiçeklerinden hoş bir koku yayılıyor.
- These wild flowers give off a nice smell.
Tom'a itiraf etmek için bir şans vermeliyiz.
- We should give Tom a chance to confess.
Ne demek istediğimi göstermek için size güzel bir örnek vereceğim.
- I will give you a good example to illustrate what I mean.
Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
- The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
Doğum günü için Tom'a ne hediye etmek istiyorsun?
- What do you want to give Tom for his birthday?
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
O, derhal onu ona vermemi önerdi.
- She suggested that I give it to him right away.
Sana bir mesaj vermem rica edildi.
- I was asked to give you a message.
İnsana da aşırı sıcaklıklara karşı koruyucu cihazlar verilmektedir.
- Man, too, has been given protective devices against extreme temperatures.
This chair doesn't have much give.
A friendly voice on the phone welcoming prospective new clients is a must. Don't underestimate the importance of giving good phone.
... THEN GAVE INTO THE BEAST." ...
... you know that this is for the pager which is what you gave so many when he ...