Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Herkesi memnun etmek asla kolay değil.
- It is by no means easy to please everybody.
Onun asla cesareti eksik değil.
- He is by no means wanting in courage.
O, kesinlikle gelmez.
- He will by no means come.
Çeviri kesinlikle kolay değil.
- Translation is by no means easy.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın.
- Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.
Yorgun musun? Hayır, hiç değil.
- Are you tired? No, not at all.
Onun açıklaması hiçbir şekilde tatmin edici değil.
- Her explanation is by no means satisfactory.
O hiçbir şekilde kibar değil.
- She is by no means polite.
O hiç centilmen değil.
- He is not at all a gentleman.
Ben hiç yorgun değilim.
- I'm not at all tired.
O hiçbir şekilde mutlu değildi.
- He was by no means happy.
O hiçbir şekilde kibar değil.
- She is by no means polite.